26 Temmuz 2019 Cuma

YKS SİSTEMİ, TERCİHLER, HAZIRLANANLARA TAVSİYELER


Bu yıl 2. defa uygulanan YKS sistemiyle ortaya çıkan yeni durumlar:
*Bu yeni sistemde sayısalcılar her bakımdan avantajlı, eşit ağırlık, sözel ve dilciler ise dezavantajlıdır. Çünkü;
1. TYT'de sıralamaların tek puan türünde yapılması, ders ağırlıklarının eşit olması, tüm testleri çözen sayısalcıların TYT sıralamalarında en üst sıralarda yer almasını sağlamaktadır. Ortalama 3 testi çözen eşit ağırlıkçılar ve ortalama 2 testi çözen sözelci ve dilcileri TYT sıralamalarında geriye atmaktadır. Böyle olunca eskiden YGS-EA ve YGS-SÖZ'den alınan bölümlerde bile sayısalcılar avantajlı durumda olmaktadır.

2. Eskiden LYS sınavları ayrı ayrı yapılmakta ve eşit ağırlık tercihi yapmak isteyen sayısalcılar ayrıca Edebiyat-Coğrafya sınavına başvurup sınav parası ödeyip girmek durumundaydılar. Bu sınava girmeleri durumunda EA puanında hukuk,psikoloji gibi sıralaması yüksek bölümleri kazanabilmek için puan ağırlığı üstünlüğü olan edebiyat testini iyi yapmak zorundaydılar Ama şimdiki YKS sisteminde tüm testler tek oturumda çözülmekte ve süre tüm testlere göre ayarlandığı için sayısalcılar "taş atıp kolları yorulmadığı için" edebiyat-sosyal testini de rahatlıkla çözebilmekteler ve buna ek olarak TYT'leri eşit ağırlıkçılardan daha iyi ve standart sapması yüksek olan AYT matematik netleri eşit ağırlıkçılara göre daha iyi olduğu için EA sıralamaları eski sisteme nazaran çok daha iyi yerlerde gelmekte. Hatta bu sistemde edebiyat-sosyal testini hiç çözmeyenler bile iyi TYT ve AYT-Mat. netleriyle Y-EA puan türünde ilk 5 bine, 10 bine girebildiler. Bu da tabii ki eşit ağırlıktan hazırlananların sıralamalarının gerilemesine neden olurken, sayısalcılara ise eşit ağırlıktan da tercih yapabilme imkanı sağlamaktadır.

3. TYT'si dilcilere göre epey iyi olan sayısalcılardan yeni sistemin yarattığı avantajı kullanıp dil sınavına da girenler 30 dil netiyle Dil puan türünde ilk 10 bine girebildiler. Halbuki eski sistemde, YGS'de derslerin puan ağırlığı dilciler için ayrı, sayısalcılar için ayrı olduğu için böyle bir durum yaşanmıyordu. Bu yüzden bu sene dilcilerin de sıralamaları beklediklerinden gerilerde geldi.
* Bu yıl yaşanan bir diğer farklılık, eşit ağırlıkçıların da AYT'de süre sıkıntısı olmaması ve derslerin büyük oranda aynı olması sebebiyle Sosyal-2 testini çözmeleri oldu. Böyle olunca birçok eşit ağırlıkçı sözel sıralamalarında üst sıralara girebildi, sadece sözelden hazırlananların sıralamaları geçen yıla göre istedikleri gibi gelmedi. 

Malum üniversite tercih dönemindeyiz. Şimdi gelelim ortaya çıkan bu yeni durumların tercihleri nasıl etkileyeceğine, tercihte dikkat edilmesi gereken hususlara:
1. Sayısaldan tercih yapacaklar için geçen yıla göre değişen fazla bir şey yok. Bu yılki gerçekleşme durumlarını sadece öğrencilerin bölümlere temayülü, rağbeti ortaya çıkaracak. Bu yüzden geçen yılın yerleşme yerleşme sıralamaları ile bu yılın sıralamaları arasında çok büyük değişimler yaşanacağını düşünmüyorum. Ama yine de tercih yaparken kendi sıralamasının en az üçte biri oranında yukardan ve aşağıdan bölümlere yer verilmelidir.(aşağının sınırı olmaz ama yine de böyle söyleyelim)

2. Eşit ağırlıktan hazırlanmış olanların sıralamaları beklediklerinden geride geldi çünkü bu yıl epeyce sayısalcı EA puan türünde sıralamaya girdi. Bu tercihlere de yansıyacak tabii ki. Sayısalda ilk 27 bine girememiş sayısalcıların birçoğu eğer EA sıralaması daha iyi gelmişse bunu kullanacaktır. Bu da EA puan türünün temel bölümlerinin (hukuk, psikoloji gibi) yerleşme sıralamalarının daha üstlere çıkmasına neden olabilir. Bu yüzden daha temkinli tercih yapmakta fayda var. Öğrenciler kendi sıralamalarının en az yarısı kadar alt bölümlerden tercih yapmalıdırlar. (40 bininciyse en az 60 binlere kadar tercihte bulunulmalı. 80 bininciyse en az 120 binlere kadar) Tabii ki üst sıralardaki bölümlere de diledikleri kadar yer verebilirler.

3. Sözelcilerde de durum çok farklı değil. Y-SÖZ puanıyla tercih yapacak olan bir hayli eşit ağırlıkçı var. Bu yüzden sözelin rağbet gören bölümlerinin yerleşme sıraları üstlere çıkabilir. Bundan dolayı sözelden tercih yapacaklar da kendi sıralamalarının en az yarısı kadar alt sıralardaki bölümlere yer vermelidirler. Üst sıralardaki bölümleri yazmanın sınırı yok, istedikleri gibi yazabilirler tabii. 

4. Dilcilerin dil sıraları geçen yıla göre gerilerde geldi ama önlerine geçen sayısalcıların çok fazla dil tercihi yapacaklarını sanmıyorum. Bu yüzden geçen yılki bölüm yerleşme sıralarının biraz daha gerileyeceğini düşünüyorum. Bu yüzden öğrenciler kendi sıralamalarının en az yarısı kadar üst sıraları yazmalıdırlar. Alt sıralardan da tercih yapmak kaçınılmaz zaten.

ÖNÜMÜZDEKİ SENE HAZIRLANACAKLARA TAVSİYELER:
1.Bu yeni YKS sisteminde standart sapması en yüksek dersler, TYT Türkçe, TYT Matematik ve AYT Matematik'tir. Bu yüzden hem sayısalcıların hem eşit ağırlıkçıların bu derslerin testlerinden olabildiğince yüksek yapması gerekmektedir.

2. Bu yıl bir daha görüldü ki TYT'de zaman problemi yani yetiştirme problemi yaşayanlar ve buna bağlı olarak odaklanma, panikleme sorunu yaşayanlar AYT'de iyi yapsalar bile TYT'leri yerleşme sıralarını geriye çekti. Bu yüzden TYTde en çok zaman alan Türkçe ve Matematik sorularında hızlı ve doğru çözme pratiğinin çok gelişmesi lazım. Bu da ancak konulara yeterince hakim olmak ve çok soru çözmekle mümkün. 12 dil bilgisi sorusunun sorulduğu Türkçede 30'un üzerine çıkmak için bu sorulardan fire vermemeye çalışmak ve anlam sorularında da bol bol soru çözerek, soru çözüm teknikleri geliştirerek hız artırmak gerekmektedir. TYT'de hem Türkçe hem Matematik testine ellişer dakikadan fazla zaman ayırmak zaman yönetimi ve sınav psikolojisi açısından sorun yaratmaktadır.

3. Tüm alanlarda öne geçmek için AYT'nin kesinlikle iyi olması gerekiyor. Bu yüzden sınava hazırlanırken hazırlık sürecindeki zamanın en az %60'ında AYT derslerine çalışılmalı.

4. Sayısalcılar AYT-Mat., AYT-Fen testlerinin yanında AYT-Edeb-Sos-1 testini de çözerlerse Y-EA puanları da gelir ve bölüm tercihi aralığı genişlemiş olur. Bazı öğrenciler sistemi iyi bilmediklerinden AYT-Mat., AYT-Fen testlerinin yanında AYT-Sosyal-2 testini çözüyorlar, bunu yapmanın kendilerine hiçbir katkısı yok, sayısal testlerin yanında Sosyal-2 testini çözerseniz sizin EA puanınıza katkı sağlamaz. Sadece SÖZ puanı düşük sıralarda gelebilir.

5. Eşit ağırlıkçıların işi biraz daha zorlaştı. Artık hem TYT'de daha iyi yapmak zorundalar (mümkünse TYT-Fen'i de çözerek netlerini artırsınlar) hem de AYT-Matematikte eskiye nazaran daha iyi yapmak zorundalar. Zaten AYT-Edebiyat-Sosyal testini iyi yapmak zorundalar, çünkü sayısalcılar matematiği zaten daha iyi yapıyorlar, farkı burdan artırabilirler. Yani AYT-Edebiyat-Sosyal testinde hata yapma lüksü azaldı.

6. Sözelden hazırlananlar da TYT'de netlerini olabildiğince artırmaya çalışmalı, bu yüzden TYT Matematik'ten de net sayılarını artırmaya çalışmalılar. AYT'de ise hem Edeb-Sos-1 hem Sosyal-2 testini çok iyi yapmak durumundalar.

7. Dilciler bu yeni sistemde TYT netlerini artırmak durumundalar. Artık eskiden olduğu gibi 2. önemli ders Türkçe, sonra Sosyal diye bir kural yok. Yani dilciler, TYT'de netlerini örneğin matematik netlerini yükselterek olabildiğince artırmanın yollarını aramalıdırlar.

8. Son olarak OBP'ye değineyim. Bu yeni sistemde soru sayıları azaltıldığı için okul başarı puanının etki oranı ve belirleyiciliği arttı. Bu yıl ilk 10 binde diploma notu ortalama 92'nin altı, 10 bin-20 bin aralığında ortalama 90'nın altı, 20 bin-30 bin aralığında 87'nin altı sıralamaları geriye çekti. Yani bu aralıklara girmek isteyenlerin diploma notu bu rakamların üstündeyse yerleşme sırasını öne çeker, altındaysa geriletir. Bu yüzden lise eğitimine devam edenlerin okul notlarını olabildiğince yükseltmesi gerekiyor. Bu neden önemli derseniz diyelim ham puan sıranız sayısalda 19 binken diploma puanı 90'nın altındaysa yerleşme sırası geriliyor ve tıp kazanabilecekken diş yazmak zorunda kalıyorsunuz. Bu diğer tüm bölümlerin sıraları için geçerli. Veya aynı bölümde daha iyi bir üniversiteye yerleşebilecekken bu olmuyor.
Neyse lafı uzattım yine. Sınav ve tercih sürecinde herkes için hayırlısı nasip olsun.

Mesut Yokuş

IŞIK DOĞUDAN YÜKSELİR


“Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!” diyor tepeden tırnağa iman ve dava adamı Mehmet Âkif, tükürdük şükür. Şimdi sıra beyitin ikinci mısraı olan maddede: “Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!” Onu da yapacağız inşallah, unutacağız veya sineye gömeceğiz sanmasınlar. Biz vicdanlarımızda çoktan mahkûm etmiştik zaten. Zira bir önceki yazımda da değindiğim gibi günahları, hainlikleri, “ıslah edici-barışçı” maskesiyle yeryüzünü ifsad etmeleri  o kadar birikti ki.. Şimdi sıra bu darbe girişimine alkış tutanların yüzlerine tükürüp onlardan yüz çevirmeye geldi. Fiilen bunu hayata geçirme zamanı. Yüz çevirme deyince aklıma gah Âkif’e gah üstad Necip Fazıl’a nispet edilerek anlatılan bir anekdot geldi. Dünya ve ukba görüşleri zıt olan bu yüzden yıldızlarının barışmadığı –isim vermeyeyim-dönemin meşhur muharrirlerinden biri, bir ortamda  üstad ile karşılaşmış. Üstadın sakal bıraktığını görünce  takılmak istemiş ve alaylı bir üslupla şöyle demiş:
– Aaaa!!!… Azizim, maymuna dönmüşsün.
Kelimelerin anlam inceliklerine vakıf olan üstad, hiç istifini bozmadan, karşısında duran zata sırtını dönerek: “O zaman duvara döneyim, bari.” demiş.
Yıllardır hatta asırlardır bizi tabiri caizse adam yerine koymayan, bizi barbar, gayrımedeni olarak gören, her daim vesayetçi, mağrur ve kibirli bir edayla tepeden bakarak tahkir eden, hakkımızda iyi niyetleri hiçbir vakit vaki olmamış olan Batı’dan yüz çevirmenin vakti zamanı gelmedi mi diye düşünmüyor değilim. Zira ne demiş şiirin devamında üstad : “Tükürün Ehl-i Salîb'in(1) o hayâsız yüzüne! Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!” 
Bizim Batılılaşma serüvenimiz yaklaşık iki yüz yıllık bir geçmiş dayanıyor. Yani iki yüz yıldır vechimizi onlara dönmüş, onlar gibi olmaya, yaşamaya, onların değerlerini hayatımıza geçirmeye çalışmışız. Peki, onların gözünde, bilinçaltında ve üstünde makes bulan Türk imajı nedir?  Biz kendimizi Avrupalı bir ülke olarak görüyor, 50 yıldır birliklerine girmeye çalışıyoruz. (Bence bizi futboldan başka hiçbir liglerine, birliklerine almayacaklar.) Peki ya Türk deyince Batılıların akıllarına ne geliyor? Kültürel anlamda Türk hamamı, Türk lokumu, Türk kahvesi, kebap, tavla ve bir de İngilizcede deyimleşmiş olan “Türk gibi sigara içmek”..  Bizi biz yapan değerler, olgular bunlardan mı ibaret?
Tarihî olarak bilinçlerinin backgrounduna kazınmış olan ve dünden bugüne bize karşı tutumlarını tayin eden olaylar neler?
1.  Gotlar(Vizigot, Ostrogotlar-İsveçlilerin ataları), Anglo Saksonlar (İngilizlerin ataları), Vandallar(2), Alamanlar (Almanların, Avusturyalıların ataları) ve Franklar(Fransızların ataları) gibi Cermen(3) kavimlerinin Avrupa’ya göçlerine sebep olan Büyük Hun Hükümdarı Attila,
2.  1071 Malazgirt zaferiyle beraber ataları saydıkları Latin, Rum, Yunanlara karşı ve Haçlı seferlerine(4) karşı büyük fetihler gerçekleştirmiş, büyük zaferler kazanmış Selçuklu devletleri,
3.  1453 İstanbul’un fethiyle tarihte kurdukları en büyük imparatorluğa (Roma imparatorluğuna) son veren büyük sultan Fatih Sultan Mehmed Han,
4. 1529’da onların tabiriyle Muhteşem Süleyman’ın ve 1683 yılında Sultan IV. Mehmet’in Avrupa’nın içlerine kadar girerek Viyana’yı kuşatmaları,
5.  Ulu sultan II. Abdulhamit Han’ın arz-ı mevudun ilk adımını atmak isteyen Yahudilere Filistin topraklarını satmayışı,
6.  Son olarak İngiliz ve Fransızlar arasında yapılan Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu'daki ve Anadolu’daki topraklarının paylaşılmasını öngören  Sykes-Picot Anlaşmasına, Sevr ‘e karşı; Yunanlıların Megalo İdeasına (5) karşı verilen Gazi Mustafa Kemal önderliğindeki büyük İstiklal Harbimizde hezimete uğrayışları, onların tabiriyle Küçük Asya Felaketi.
Bütün bu tarihî gerçeklerden ötürü zihinlerine kodlanmış,  ilmek ilmek işlenmiş bir Türk husumeti..  Almanya’da da ikamet eden bir tanıdık, bazı Almanların hala çocuklarını Türkler geliyor diye korkuttuklarını söylemişti geçenlerde. İngiltere’ye bir proje sebebiyle giden bir dostum da Londra’da binlerce insanın sığacağı dev bir katedrali ziyaret etmişler. Büyüklüğünün sebebini sormuşlar, ne derlerse beğenirsiniz, Viyana kuşatması sırasında Türklerin Britanya’ya kadar gelme ihtimaline karşı yapılmış o katedral..
Halâ içlerinde böyle bir korku olsa gerek bizi elli yıldır Avrupa Birliğinin kapısında oyalıyorlar.. Son günlerde içlerinden bazıları her zamanki pişkinlikleriyle açık açık birliğe kabul edilemeyeceğimizi, bize özel bir statü verilmesi gerektiğini falan söylüyor.. Sevsinler özel statünüzü. Halâ korkuyorlar 80 milyona yaklaşan nüfusumuzla, 600 bin kişilik ordumuzla ve artık sadece vasıfsız olmayan nitelikli insan gücümüzle Avrupa Birliğine girersek tüm Avrupa’yı fethedeceğimizden. Onlar için en iyi Türk fabrikalarında beden gücüne dayalı işlerde çalıştıracakları Türk’tür. Bu yüzden almamak için bir sürü bahane.. Kendilerinden olana “ehlen ve sehlen”, bize gelince  'yerim dar', yer açınca 'yenim dar' …
Bir vize serbestiyeti için bile 72 maddelik bir önkoşul silsilesi sundular.. Ve kendi aralarında bile uzlaşılmış olmayan bir terör yasası dayatmaları da cabası.. Niyetinizin hüsni olmadığını, sui olduğunu terör örgütlerine (özellikle Almanya, Belçika) aşikarane verdiğiniz destekle açık net gösterdiniz ki.. Kopenhag, Maastricht kriterleriymiş.. Biz artık çok iyi biliyoruz ki biz ya tam seküler (ladinî) ya da Hristiyan olmadıktan sonra bizi kabul etmeyeceksiniz. Bunun için de çok mücadele ettiğinizi biliyorum özellikle otokolonizasyon yoluyla.. Ama olmadı, olmayacak çünkü bu milletin ekserisi halâ diyor ki “Elhamdulillah Müslümanız. Radîna billahi Rabba ve bil İslami dina ve bi Muhammedin nebiyyan ve resula” (6) İşte bundan dolayı bu millet, sizin yalan sözlerinize inanmayacak, riyakar yüzünüze bakmayacak artık.. Hele de son darbe girişiminin akabinde gösterdiğiniz tavırlardan sonra..  
Artık Yenikapı ruhuyla yeni denizlere yelken açmanın vakti gelmiştir.. “Bu lânet çemberinden nasıl kurtulacağız? Gerçeği görmek, hatayı sonuna kadar yaşamakla mümkün.  Spinoza kırk dört yaşında ölmüş, Nietzsche kırk dört yaşında delirmiş. Ben yolumu kırk dört yaşından sonra buldum.” diyen ruhu pürnur üstad Cemil Meriç’in  kırk dört yaşından sonra bulduğu o muhkem hakikat: Işık Doğu’dan yükselir.
Dipnotlar:
1. Ehl-i Salib : Haçlılar, Hıristiyanlar. İslam memleketlerine hücum edip, yakıp yıkan, insanları öldüren mutaassıp Hıristiyan milletler topluluğu. Arapça Sâlib kelimesi "haç" (istavroz, çarmıh) demektir.
2. Avrupalıların atalarından en vahşi olanları. Kartaca’nın, Roma'nın Vandallar tarafından yağmalanmasına atfen, sebepsiz yere zarar verme eylemine Vandalizm denmeye başlamıştır. Vandalların tarihten silinmiş olduğu söyleniyor ama bence günümüzde Avrupa’daki holiganların ataları bunlar J
3. BritanyalılarDanimarkalılarHollandalılar ve İskandinavlar da Cermenik kavimlerdendir.
4. I.  Haçlı Seferinde 1096 yılında Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 600 bin kişilik dev ordu karşısında baskın savaşları düzenleyerek Haçlılara büyük kayıplar verdirdi. II. Haçlı Seferinde 1147’de Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesut karşısında başarısız oldular.
5. Megalo İdea ("Büyük Fikir"): Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u alarak, Bizans İmparatorluğu’na son verdiği günden beri yürürlükte olan bir Yunan ülküsüdür. Bizans İmparatorluğu’nu bir Helen İmparatorluğu olarak kabul eden Yunan milliyetçileri, Megali İdea adını verdikleri büyük ülküleri ile eskiden Bizansa ait olan tüm toprakları yeniden elde ederek,Konstantinopolis (İstanbul) başkent olmak üzere, büyük Helen İmparatorluğu'nu yeniden kurmayı hayal etmektedirler.
6. Rabb olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, nebi ve resul olarak Muhammed (SAV)’den razıyız.