11 Ağustos 2019 Pazar

“KURBAN”LIKLARIMIZ



“İbrahim/ içimdeki putları devir / elindeki baltayla
kırılan putların yerine / yenilerini koyan kim”
Şiir Asaf Halet Çelebi, ezgi Aykut Kuşkaya.. Kurban Bayramı her yaklaştığında (karîb olduğunda); “kurban olma, kurban etme” olguları şahsa büründüğünde (müşahhas olduğunda), cisim elbisesini giyip görünür âleme çıktığında (mücessem olduğunda) aklıma İbrahim alehyisselam gelir ve o gelince de aklıma peşinden de ilk olarak gençlik yıllarımda dinlediğim bu ezgi:  “İbrahim/ içimdeki putları devir / elindeki baltayla”
Yine bir Kurban Bayramı’nın arifesindeyiz ve yine insanlığın mukadderatına Habil alehyisselam ve ilk katil Kabil’den beri eskimez bir kaide olarak yazılmış kurban olmaların, kurban etmelerin sıklıkla yaşandığı bir çark-ı feleğin içindeyiz.
Kurban,  kurbiyetten gelir, yani yaklaşma, yakınlaşma;  bir anlamda menzilini belirleyip onun yolunda, ona yaklaşmak için yola düşme.. Bu bağlamda rengini, tavrını netleştirip feragatin ve fedakarlığın neyle, ne şekilde ve ne kadar olduğunu yansıtma.. Yani kurban olmanız ya da kurban ettikleriniz kurbiyetinizin derecesinin göstergesi ve tescili.. Tıpkı Habil- Kabil olayında olduğu gibi.. Tıpkı Hz İbrahim ve Hz. İsmail kıssasında olduğu gibi..
Habil, Hakk’a ve hakkı olana takvayla teslimiyetin sembolü.. Habil, mahbubuna önce sahip-malik olduğunun en güzeliyle, sonra en değerli varlığı canıyla yaklaşmanın, yakınlaşmanın, rıdvana ulaşmanın timsali.. Hem kurban eden, hem kurban olan.. Rabbimizin Vakıa Sûresinde bildirdiği “Mukarrebun”dan olanların- “Yakın” olanların öncülerinden..
Kabil, Hakk’a isyanın, ihtirasla hakkı olmayanı istemenin sembolü.. Kabil, samimiyetsizliğin, Rabbi aldatma cehlinin, nefisperestliğin timsali.. Kabil, emre ve hakkına razı olmayıp başkasının hakkına tecavüzün, zulmün, kan dökmenin, katillerin öncüsü..
“Onlara Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder.Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."  Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip güzel göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.” (Maide Suresi, 27-30)
Ve Hz.İbrahim.. Tevhidin, put kırmanın, kevnî ayetleri okumanın, Rabbi bulmanın-O’na koşulsuz teslim olmanın, hakk bildiği yolda önüne çıkan vaid şeytanları taşlamanın, dünyalık en büyük ateşleri “berden ve selama”ya-serinlik ve esenliğe dönüştüren imanın, Allah’ın halili olmanın, en sevdiğine  pek sevdiği “beşikte yatan kuzusu”nu kurban etmenin sembolü..
Ve Hz İsmail.. Hakk’a ve emre teslimiyetin, sabrın, “ölmeden önce ölmenin”, en sevdiğine en değerli varlığını hediye etmenin, kurban olmanın sembolü.. Salih kul, salih evlat; sadık kul, sadık evlat..
“O: "Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver" dedi. İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik. Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: "Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin" dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi. Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Biz ona: "Ey İbrahim!" diye seslendik. Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır. Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.” (Saffat Sûresi, 100 – 111)
Kurban, ebter olanı terk edip Kevser’e varmak için bir adanış, bir adayış..  Tabii bu, Allah için, O’na yaklaşmak, varmak için, O’na yâr olmak için olunan, edilen kurbandır. Bunun remzi, kurbanlık hayvan kesmektir. Ancak aslolan soyut veya somut en kıymetlilerimizi ne ölçüde Allah’a kurban ettiğimiz. Ahir zamanda pek az olacağı ayetle sabit olan “Mukarrebun”dan olanlar, Mevlana’nın “Beden İsmail’e benzer, can da İbrahim gibi. Can bu semiz bedeni yatırdı da tekbir getirdi mi, beden kesilir, şehvetlerden hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz bir kurban haline gelir.” sözleriyle aktardığı hikmeti görüp işe nefsini kurban etmekle başlamış. Bunun yanı sıra  kimisi yakın ve uzak tarihimizde bildiğimiz, gördüğümüz üzere (15 Temmuz şehitleri gibi) Hakk için, hakk bildiği yolda hakkı üstün tutmak için en kıymetli varlığı olan canını kurban etmiş, kimisi azmini, emeğini, parasını, malını mülkünü..  Bir de hiçliğe medfun olacak dünyalık bir hedef için, bir cah-ı rical için, şehvet, söhret için, birilerine yaranmak için, makam mansıp için değerlerini, ilkelerini, onurlarını, haysiyetlerini ve de maddî varlıklarını kurban edenler var. “Var”lığı bu dünyadan ibaret sananlar.. “Ebter” olana sarılanlar..
Herkesin  “ayan-ı sabite”si gereği bir kurbiyet arayışı, kurbanlıkları var. Allah, vechi kendisine dönük olan kurbiyet arayışınızda, adanışınızda kestiğiniz, adadığınız, feragat ettiğiniz kurbanlarınızı kabul eylesin.. Vaktiyle sanal duvarımda paylaştığım bir bayram temennasıyla bitireyim: Başta sıla-i rahiminiz olmak üzere madden ve manen en yakınlarınızdan başlayarak ünsiyetinizin bulunduğu herkese kurbiyetinizin(yakınlığınızın), ihtiramınızın, sevginizin arttığı; kardeşliğin,iyiliğin, dayanışmanın, paylaşmanın çoğaldığı, gariblere karîb  olduğunuz, esenlikli, afiyetli mübarek bir bayram geçirmeniz dileğiyle.

Mesut Yokuş