“İbrahim/ içimdeki putları devir / elindeki baltayla
kırılan putların yerine / yenilerini koyan kim”
Şiir Asaf Halet Çelebi, ezgi
Aykut Kuşkaya.. Kurban Bayramı her yaklaştığında
(karîb olduğunda); “kurban olma, kurban etme” olguları şahsa büründüğünde
(müşahhas olduğunda), cisim elbisesini giyip görünür âleme çıktığında (mücessem
olduğunda) aklıma İbrahim alehyisselam
gelir ve o gelince de aklıma peşinden de ilk olarak gençlik yıllarımda
dinlediğim bu ezgi: “İbrahim/
içimdeki putları devir / elindeki baltayla”
Yine bir Kurban Bayramı’nın
arifesindeyiz ve yine insanlığın mukadderatına Habil alehyisselam ve ilk katil Kabil’den beri eskimez bir kaide olarak
yazılmış kurban olmaların, kurban
etmelerin sıklıkla yaşandığı bir çark-ı feleğin içindeyiz.
Kurban, kurbiyetten gelir, yani yaklaşma,
yakınlaşma; bir anlamda menzilini
belirleyip onun yolunda, ona yaklaşmak için yola düşme.. Bu bağlamda rengini,
tavrını netleştirip feragatin ve fedakarlığın neyle, ne şekilde ve ne kadar
olduğunu yansıtma.. Yani kurban olmanız ya da kurban ettikleriniz
kurbiyetinizin derecesinin göstergesi ve tescili.. Tıpkı Habil- Kabil olayında
olduğu gibi.. Tıpkı Hz İbrahim ve Hz. İsmail kıssasında olduğu gibi..
Habil, Hakk’a ve
hakkı olana takvayla teslimiyetin sembolü.. Habil, mahbubuna önce sahip-malik
olduğunun en güzeliyle, sonra en değerli varlığı canıyla yaklaşmanın,
yakınlaşmanın, rıdvana ulaşmanın timsali.. Hem kurban eden, hem kurban olan.. Rabbimizin
Vakıa Sûresinde bildirdiği “Mukarrebun”dan
olanların- “Yakın” olanların öncülerinden..
Kabil, Hakk’a
isyanın, ihtirasla hakkı olmayanı istemenin sembolü.. Kabil, samimiyetsizliğin,
Rabbi aldatma cehlinin, nefisperestliğin timsali.. Kabil, emre ve hakkına razı
olmayıp başkasının hakkına tecavüzün, zulmün, kan dökmenin, katillerin öncüsü..
“Onlara Âdem’in iki oğlunun
gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban
sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti.
(Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim."
(Öbürü de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder. “Eğer
beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi
sana uzatacak değilim. Çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı
yüklenmeni ve böylelikle ateşin
halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur." Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik
edip güzel göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana
uğrayanlardan oldu.” (Maide Suresi, 27-30)
Ve Hz.İbrahim.. Tevhidin, put kırmanın, kevnî ayetleri okumanın, Rabbi
bulmanın-O’na koşulsuz teslim olmanın, hakk bildiği yolda önüne çıkan vaid
şeytanları taşlamanın, dünyalık en büyük ateşleri “berden ve selama”ya-serinlik
ve esenliğe dönüştüren imanın, Allah’ın halili olmanın, en sevdiğine pek sevdiği “beşikte yatan kuzusu”nu kurban
etmenin sembolü..
Ve Hz İsmail.. Hakk’a ve emre teslimiyetin, sabrın, “ölmeden önce
ölmenin”, en sevdiğine en değerli varlığını hediye etmenin, kurban olmanın
sembolü.. Salih kul, salih evlat; sadık kul, sadık evlat..
“O: "Rabbim! Bana
sâlihlerden olacak bir evlat ver" dedi. İşte o zaman biz onu uslu bir oğul
ile müjdeledik. Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince:
"Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne
dersin" dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah
beni sabredenlerden bulursun, dedi. Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine
yatırınca: Biz ona: "Ey İbrahim!" diye seslendik. Rüyayı
gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık
bir imtihandır. Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden
gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e selam! dedik. Biz iyileri
böyle mükâfatlandırırız.Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.” (Saffat Sûresi,
100 – 111)
Kurban, ebter olanı terk edip Kevser’e
varmak için bir adanış, bir adayış.. Tabii bu, Allah için, O’na yaklaşmak, varmak
için, O’na yâr olmak için olunan, edilen kurbandır. Bunun remzi, kurbanlık
hayvan kesmektir. Ancak aslolan soyut veya somut en kıymetlilerimizi ne ölçüde
Allah’a kurban ettiğimiz. Ahir zamanda pek az olacağı ayetle sabit olan
“Mukarrebun”dan olanlar, Mevlana’nın “Beden İsmail’e benzer, can da
İbrahim gibi. Can bu semiz bedeni yatırdı da tekbir getirdi mi, beden
kesilir, şehvetlerden hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz
bir kurban haline gelir.” sözleriyle aktardığı hikmeti görüp işe nefsini
kurban etmekle başlamış. Bunun yanı sıra kimisi yakın ve uzak tarihimizde bildiğimiz,
gördüğümüz üzere (15 Temmuz şehitleri gibi) Hakk için, hakk bildiği yolda hakkı
üstün tutmak için en kıymetli varlığı olan canını kurban etmiş, kimisi azmini,
emeğini, parasını, malını mülkünü.. Bir
de hiçliğe medfun olacak dünyalık bir hedef için, bir cah-ı rical için, şehvet, söhret için, birilerine
yaranmak için, makam mansıp için değerlerini, ilkelerini, onurlarını,
haysiyetlerini ve de maddî varlıklarını kurban edenler var. “Var”lığı bu
dünyadan ibaret sananlar.. “Ebter” olana sarılanlar..
Herkesin “ayan-ı sabite”si gereği bir kurbiyet
arayışı, kurbanlıkları var. Allah, vechi kendisine dönük olan kurbiyet arayışınızda,
adanışınızda kestiğiniz, adadığınız, feragat ettiğiniz kurbanlarınızı kabul
eylesin.. Vaktiyle sanal duvarımda paylaştığım bir bayram temennasıyla bitireyim: Başta
sıla-i rahiminiz olmak üzere madden ve manen en yakınlarınızdan başlayarak
ünsiyetinizin bulunduğu herkese kurbiyetinizin(yakınlığınızın), ihtiramınızın,
sevginizin arttığı; kardeşliğin,iyiliğin, dayanışmanın, paylaşmanın çoğaldığı,
gariblere karîb olduğunuz, esenlikli,
afiyetli mübarek bir bayram geçirmeniz dileğiyle.
Mesut Yokuş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.