21 Ekim 2016 Cuma

BİN YILLIK MÜCADELE
 “Bunu hiç unutma evlat..” diye başlamıştı söze Bilge Kral ve şöyle devam etmişti: “Batı, hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur!” Nisyan ile malul insanoğlunun hafızasına bir tahattürde bulunmak gerekirse, tarihin tozlu yapraklarını şöyle bir araladığımızda Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in ne kadar haklı olduğunu göreceğiz:
Köle ticareti sırasında 19. yüzyıla kadar toplam 34 milyon 500 bin Afrikalı ve Orta Doğulu köle,
Avrupalıların Amerika’yı istilasından sonra 1492 tarihinden itibaren 15 milyon Kızılderili,
İngilizlerin Hindistan’ı sömürge olarak kullandıkları 1769-1900 yılları arasında toplam 27 milyon Hintli,
İstiklal Savaşımız sırasında 400 bin kişi,
Emperyal güçlerin 1.Dünya Savaşında yaklaşık 15 milyon kişi,
2. Dünya Savaşında 66 milyon kişi,
İtalyan – Habeş Savaşında (1935-41) 750 bin kişi,
Vietnam Savaşında (1959-75) 4 milyon 200 bin kişi,
Bosna Savaşında (1992-1995) 312 bin kişi,
Irak’a karşı müttefiklerce yürütülen savaşlarda (1990-2003) 1 milyon 200 bin kişi,
Ve son olarak Suriye’deki iç savaş sebebiyle 470 binden fazla kişi
öldü..

Dile ne kadar kolay geliyor değil mi? İstiklali ve istikbali elinden alınmış milyonlarca çocuk, kadın, erkek ve ihtiyar..  Yitirilen düşler, kaybolan umutlar.. Öldürülen, yaralı kalan, sürülen milyonlarca insan.. Yarınsız kalmış milyonlarca can.. Bütün bu insanların kan ve gözyaşları üzerine kurulmuş sözümona bir uygarlık..Zındık mı zındık..
 Masum bir insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmek olduğunu vazeden bir medeniyetin alnı ak, başı dik bir kumandanı olarak Aliya diyor ki: "Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına."
İki çeşit insan vardır demiş Mehmet Âkif, zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen.. Ben bunu iki çeşit medeniyet olarak telakki ediyorum. Zaman geçtikçe yüzsüzleşen, refahları için canavarlaşan, sadece kendileri için insan hak ve hürriyetlerine, demokrasiye inanan ve bu haliyle Yahudilerin ve Hitlerin üstün ırk düşüncesini kendi medeniyetlerinin tamamına teşmil eden, dünyanın geri kalanını ya kendilerine hizmet edecek ya da kendilerine benzemeye zorlanılacak topluluklar olarak gören ve utanmadan, sıkılmadan kibirle bizim uygarlığımızla tarihin sonu1 geldi diyen bir medeniyet..
Batı medeniyetinin sanayileşmesini tamamlayan ülkeleri, ilk olarak İslam coğrafyasını hedef aldı.. Çünkü biliyorlardı ki bu medeniyet asırlarca dünyada hükümferma olmuş ve kendi çıkarlarını engelleyebilecek tek medeniyetti. Önce ayrılıkçılık fikirleriyle bu medeniyetin yüzyıllarca sancaktarlığını yapmış Osmanlı’yı böldüler, parçaladılar, zayıflattılar ve hatta yok etmeye çalıştılar. Sonra Arap dünyasının haritasını cetvellerle çizip 22 devlete ayırdılar. Her bir devletin başına da bir kukla dikta getirdiler. Ve böylece hedeflerine ulaştılar.. Biz kendilerine benzetmeye çalıştıkları zayıf bir ulus devletle var olma mücadelesi verdik yıllarca.. Her kendimize gelme, düştüğümüz yerden kalkma, küllerinden yeniden doğma çabamızda bir darbeyle sigaya çektiler.
Bu arada kendi aralarında güç dengelerini belirleyecek olan büyük bir savaşa giriştiler. Sonrasında yine kendilerini tehdit eden SSCB ile soğuk savaş yılları.. SSCB yıkılıp komünizm bir tehdit olmaktan çıkınca 90’lı yıllardan itibaren NATO açıkça İslam dünyasını hedef aldı. O günden beri Afganistan, Bosna, Irak, Libya, Mısır, Suriye ve daha ismini zikretmediğimiz birçok İslam ülkesinde yaşananları bilmem hatırlatmaya gerek var mı?
İkinci dünya savaşında Almanya’da ve İngiltere’de kendi tarihlerinin ve inançlarının sembol şehirleri olduğu için karşılıklı olarak bombalamadıkları şehirler2 var. Yani birbirleriyle savaşırken bile kutsallarına dokunmamışlar.. Ne kadar yürek yaralayan hazin bir durumdur ki daha geçen Ramazan Bayramı öncesi medeniyetimizin üç mühim ve kadim şehrini, Medine’yi, Bağdat’ı ve İstanbul’u bombaladılar. Her gün ama her gün bombalar yağıyor coğrafyamıza, ya doğrudan kendileri tarafından ya da maşa olarak kullandıkları örgütler tarafından.. Bu medeniyet bir daha ayağa kalkmasın diye ellerinden geleni hunharca taammüden acımasızca yapıyorlar..

Ünlü Wilson ilkelerine adını veren Thomas Woodrow Wilson (Amerika Birleşik Devletleri'nin 28. Başkanı) bakın ne diyor tam yüzyıl önce: “Amerikan kapitalizminin temel hedefi, zayıf ülkelerin hammaddelerini ve ulusal pazarlarını açık birer kapı olarak tutmaktır. Bunun için diplomasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır.” Ve yüzyıl sonra, ABD’nin eski Dışişleri Bakanı  Condoleezza Rice’, 2003’te Washington Post gazetesinde yayınlanan “Transforming The Middle East – Ortadoğu’yu Dönüştürmek.” adlı yazısında Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu söylüyor. 
''İnsan hakları, özgürleşme, demokratikleşme'' gibi kisvelerle başlattıkları ''Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri Projesi''nde asıl hedefleri tabii ki Dünya petrol rezervinin yüzde 64'üne sahip Ortadoğu’ yu paramparça edip istikrarsızlaştırarak hem kendi medeniyetlerinin refahı için gerekli enerji kaynaklarına hakim olmak (başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerin ve çokuluslu şirketlerin ekonomik sınırları, sıkıntıları ve kısıtlamaları aşmak) hem de Büyük İsrail devleti projesinin alt yapısını oluşturmak.

Bu projenin birçok ayağını birçok ülke için elbirliği ile gerçekleştirdiler. Sıra Türkiye’ye gelmişti. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan gibi gücünü halktan alan, vizyoner, karizmatik bir lider, inancından, medeniyet tarihinden aldığı ilhamla Batı’dan bağımsız politikalar izlemeye başlamış, ekonomisini güçlendirip teknoloji ve silah sanayii gibi birçok alanda yerli üretime geçme politikaları ile etkin hamleler yapmaya yeltenmişti. Ayrıca TİKA, Kızılay, İHH gibi birçok kuruluş aracılığı ile dünyanın birçok yerine yardımlar ulaştırılıyor, gönüller yeniden fethedilmeye başlanıyordu. Hain FETÖ’nün elebaşı tağutun ifadesiyle “otorite”den izin alınmadan yapılan, özellikle ümmetin halklarının ve dünya mazlumlarının Batı’nın maskesini düşürüp gerçek yüzünü ortaya çıkararak şuurlanmasını sağlayacak birçok girişim ve faaliyet yapılıyordu. Bu gidişe bir an önce dur demeleri gerekiyordu. Bunun için Reisicumhurumuz Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef tahtasına koydular. Onu düşürmeye matuf neler yapmadılar ki son 5,6 yılda.. Her yolu denediler.. Gezi olayları gibi isyan provası, seçim zamanlarında kutsal ittifaklar ve yıllardır Batı’ya “hizmet” (uşaklık) ettiğini itiraf eden münafık örgüt eliyle 7 Şubat MİT olayı, Oslo görüşmelerinin sızdırılması, MİT tırları olayı, 17-25 Aralık yargı darbesi girişimi ve son olarak da 15 Temmuz askeri darbe girişimi.. Bu darbe girişimi ile Türkiye’yi tam bir uydu-manda devlet yaparak ve bölerek ''Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri Projesi''nde amaçlarında bayağı mesafe katetmiş olacaklardı. Ama unuttukları bir şey vardı “Ve mekeru ve mekerallah vallahu hayrul makirîn.” Onlar planlarını yaptılar, pusularını,  tuzaklarını kurdular; ancak her şeyin Muhit’i, Alim’i ve Kadir’i olan Allah’ın da bir planı, bir hesabı vardı. Onlar top tüfek namlusunu gören, havadan kurşunlar, bombalar yağdırılan milletin sokağa çıkmayacağını, meydanlara, köprülere, kritik kurumlara gitmeyeceğini, korkup sineceğini sandılar.3 Aziz milletimiz Allah’ın inayeti ve verdiği iman kuvvetiyle namusuna sahip çıktı ve hainleri derdest etti. Allah tuzak kuranların, plan yapanların en hayırlısıdır.
Medeniyet (ABD-AB-İngiltere) denilen kahpenin hakikat yüzsüz olduğunun tescillendiği, belgelendiği günlerden geçiyoruz. Maskelerini 15 Temmuz şanlı direnişiyle düşürdük. Yenilmiş olmayı hazmedemediklerini hezeyanlarından, ikircikli tutumlarından, fevri söylem ve tutumlarından o kadar net izhar ediyorlar ki..
 "Hala anlayamadık mı? Olimpos dağının çocukları, Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir." demiş Cemil Meriç. Evet kabullenemiyorlar ve tarihçi Erhan Afyoncu'nun tespitiyle Haçlı seferlerinin son saldırısı on yıllardır kurgulanmış bir şekilde Truva atı yöntemiyle 15 Temmuz'da gerçekleşti. Haçlıların maşası olan, “bilerek hakkı bâtıl ile karıştıran, hakkı gizleyen” müsvedde şeyhleri ile içimizdeki soysuz, kansız, şerefsiz bir grup süfeha avanesi, onların emellerine “hizmet” etti.4 Ammavelakin “subhanallahi ve bi hamdihi” tarihin kırılma noktalarından birini onların aleyhine, bizim lehimize sonuçlandırdık çok şükür, yüzyıl önce olduğu gibi.
Onlar için Sevr'in, Sykes-Picot'un hala geçerli olduğu çok açık. Anlaşılan o ki 15 Temmuz bu mücadelede sadece bir dönüm noktasıydı. Mücadele devam edecek ve bu mücadelede Haçlı zihniyetin hedef tahtasına koyduğu Reisicumhurumuz Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında kenetlenmeli ve onun ifadesiyle “Biz seferle emrolunduk, zaferle değil. Zafer, hâkimler hâkimi olan Allah'a aittir. Biz şu anda seferdeyiz.” şuuruyla hareket etmeliyiz.
                  "Bize güç ver...cihad meydanını, pehlivansız bırakma Allahım!
                    Kahraman bekleyen yığınlarını, kahramansız bırakma Allah'ım!
                    Bilelim hasma karşı koymasını, bizi cansız bırakma Allah'ım!" 
Bu muazzez yolda bugün için yüzlerce şehit verdik, binlerce yaralımız var. Allah hepsine rahmet eylesin, gazilerimize şifalar versin. Gerekirse yine Allah’ın emaneti bu canı bu yolda feda edip son kaleyi düşürmeyeceğiz. Bağımsızlığımızın sembolü olan bayrağımız, iki yüz yıldır sömürülen mazlum milletlerin umudu olmaya devam edecek biiznillah. Şahsiyeti kirlenmiş hainler ise içine düşmüş oldukları foseptik çukurunda boğulacaklar. Bu, dünyada zillet olarak onlara yeter, ahirette de en elîm azap onların olsun.

1.       Dünyada artık liberal kurumların ve düşünce yapısının hâkim unsurlar olarak kalacağı, kapitalizmin alternatifsiz-kaçınılmaz-nihai bir sistem olduğu ve dolayısıyla ideolojik anlamda insanoğlunun varabileceği son noktaya vardığı görüşlerini savunan Amerikalı siyaset bilimcisi Francis Fukuyama'nın tezi.
2.       İkinci dünya savaşı sırasında bombalanmayan şehirler: İngiltere’nin Cambridge ve Oxford, Almanya’nın Heidelberg ve Göttingen şehirleri
3.       Hain örgütün sözde prof.u Osman Özsoy’un darbe girişiminden önce, müsvedde kalemşörlerinden biri olan Kerim Balcı’nın 15 Temmuz gecesi yaptığı açıklamalar
4.       Geçmişte CIA için yakın ve Güney Asya bölgesi millî istihbarat şefliği yapmış olan Graham Fuller FETÖ hareketinin desteklenmesi konusundaki görüşlerini açık bir şekilde paylaşmaktadır.

Mesut YOKUŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.