“Yevme nekûlu licehenneme helimtele’ti ve tekûlu
hel min mezîd: O gün ki Cehenneme ‘Doldun mu?’
diyeceğiz, o da ‘Daha ziyade var mı?’(Daha fazlası yok mu?) diyecek.” Kaf
Sûresi-30. Ayet
Evet, Cehennemin de dili var, konuşuyor ve “daha yok mu?”
diyor. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimizin bize aktardığı kıssalardaki, mesellerdeki,
müsemmalardaki, diyaloglardaki hikmetler oldum olası dikkatimi celp etmiştir.
Mesela Cehennem neden “daha yok mu?” der, Cehennemin başmeleğinin ismi neden
Malik, Cennetin kapısında mü’minleri karşılayan meleğin ismi neden Rıdvan? Ve
daha her ayetinde bir hakikata müş’ar birçok
hikmet..
Hz Adem
(a.s.) ilk yaratıldığında Cennet’teydi, sonsuz nimetler içinde.. elhak, sadece
bir meyve yasak.. ve ebediyet güvencesi vadedilmemiş bir ahvalde.. “Ey
Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” Tâhâ Suresi
121 vesvesesiyle şeytan, onu ve eşini şaşırttı.. “Derken şeytan onların ayaklarını kaydırarak, içinde bulundukları nimet
yurdundan çıkardı. Biz de: 'Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak
yeryüzüne inin! Siz orada belirli bir süre ikamet edip yararlanacaksınız.”
(Bakara, 2/36, 38)
Hz Adem (a.s.)’den bize genetik yoluyla tevarüs eden haslet:
ebediyet arzusu ve sınırsız mülke malik olma arzusu.. “hel min mezid”çilik.. Yani
hemen hepimiz yaşadığımız dünyayı cennetleştirmeye çalışıyoruz, olabildiğince
çok nimet yurduna dönüştürmeye çalışıyoruz.. ve de Cennet’teki gibi nimetleri
kolayca edinmenin, sürekliliğinin ve çokluğunun yollarını arıyoruz.. İkinci
haslet, ebedileşme arzusu.. bu dünyada hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşamak
istiyoruz.. nimetlerin yok olmayacağı, azalmayacağı bir dünyada yaşamak..
şaşkınlık ya da gaflet hali.. “İnsan, uykudadır, ölünce uyanır.” Hadisi
ahvalimize tercüman..
Hz Adem (a.s.) hatasını anladı, şaşkınlıktan çabuk
sıyrıldı.. Sınırsız ve sonsuz olanın, Malik’ul Mülk olanın, ezeli ve ebedi
olanın Allah olduğunu bildi ve O’na yöneldi. Peki ya hatasını anlamayan
Ademoğulları.. o kadar çok ki, ziyadesiyle mevcut.. yok’luğu er ya da geç
tadacak olan varlıklar.. çoklukla, yalan olanla oyalananlar, oyalandıkça sahip
olmaya ve sahip olduğunu zannettiği şeylere karşı şehevatı artanlar.. Arttıkça
artırmak isteyen, “Daha yok mu, daha yok mu?” diyen, “benim …… -im , benim
…….-ım, benim …….-um, benim …….-üm” diye diye malik olduğu şeylerin ilk
Malik’ini, son Malik’ini, gerçek Malik’ini bilmeden, emanet şuurunda olmadan
oyalanmasını tamamlayıp Cehennemin başmeleği Malik’in “Daha yok mu?”sunun
nesnesi olacak olan gafiller.. Mesela onlardan biri David Rockefeller.. Hedefi
200 yaşını görmekmiş.. Bu amaca matuf 6 kalp nakli, 3 böbrek ve 2 de ciğer
nakli yaptırmış.. ama nafile.. Geberdi gitti 101 yaşında.. Bir namazlık
saltanatı bile olmayacak taht misali o musalla taşında..
Dünyanın sayılı milyarderlerinden(dolar üzerinden:)) Nelere malik
değilmiş ki.. “Dünyanın neredeyse
yarısından bile fazla bir etki alanına sahip..” diyor Vikipedi.. 5 ila 15
trilyon dolar servetiyle, "Dünya imparatorluğu" kurmak istemiş; "dünyaya
yeniden düzen verecekmiş" petrol kokan kanlı elleriyle.. Ama işte çarnaçar
zaik’lerinden oldu mevtin.. şimdi yanında mı acep servetin? Zihnimin fonuna
gelen bir şarkı.. Bazı hakikatleri Sezen ve dillendiren birinden.. “Bu dünya ne
sana, ne de bana kalmaz.. Bu dünya ne sana, ne de bana kalmaz.. Sultan
Süleyman’a kalmadı böyle.. hiçbir kitap yazmaz..”
“Elhakumut tekasür, hatta zurtumul mekabir”
Çokluk oyalar.. mal ve mülk kişiyi kendine köle eder.
Makinaların çoğalmasıyla modern insan hayatı kolaylaştıracağını sandı.. ama
ortada bir terslik vardı.. makinalar sahibini köleleştiriyordu. Akıllı olanlar
da daha fazla..
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.