25 Haziran 2021 Cuma

YANLIŞIN ÜÇ HÂLİ: HATA, GÜNAH, SUÇ

 


Her ne kadar merhum Neşet Ertaş’ın “Hata benim, günah benim, suç benim” sözünde bu üç yanlış yapma şekli müsaviymiş gibi gözükse de bu olgular, birbirinden niteliği ve sonuçları, zahiri-batını münasebetiyle farklılık arz eder. Üçünün de ortak özelliği ise tesiri kişinin kendisine, başkalarına, topluma, insanlığa ve de ahirete yansıyan yanlışlar olmasıdır.

Hata, Hatakâr

Yaşadığımız çağın ozanlarından Orhan Gencebay’ın bir zamanlar dillere pelesenk olan şarkısında dediği gibi “hatasız kul olmaz.”  Korunmuş Nebiler haricinde hiç kimse, hatadan, yanlış yapmaktan, günaha düşmekten müstağni değil.. Yani insan Âdem babamızdan beri sadece nisyan ile değil hata yapmakla da malül(illetli). Bu tür yanlışlar, kişinin daha çok kendini, kendi değerini etkileyen davranışlardır. Hata, kusur, kabahat, uyub(ayıplanan şeyler) de denen bu yanlışlar, Settar ve Afüvv olan Allah ve/veya insanlar tarafından hoş görülebilir, setredilebilir, bağışlanabilir.. Her birimiz, şöyle bir dönüp geçmişimize baktığımızda şu veya bu sebepten, irili ufaklı, sonuçlarına bazen üzüldüğümüz, bazen güldüğümüz bir sürü hata görürüz. Bazen de Hakan Peker’in şarkısında dile getirdiği gibi kendimizi affetmeyiz:

“Ben hatalarım için, sana yaptıklarım için 
Hiç affetmedim kendimi, inan bana 
Hâlâ sızın içimde, ağlarım düşündükçe 
Hiç affetmedim kendimi..” 

Yapılma, yıkılmadadır; topluluk, dağınıklıkta; düzeltme, kırılmada; murat, muratsızlıktadır... Her şey buna benzer.. öbür zıtlar ve eşler de hep bunlar gibidir.” diyor Mevlana. Yani çoğu zaman hatalarımız, yanlışlarımızdır bize ”doğru”yu bulduran..  Önemli olan hata yapabilir olduğunu peşinen kabul edip yanlış yapmamak için teyakkuzda bulunmak ve hata yaptığını anladığında affedilebilecek bir hataysa özrünü kabullenip bağışlanma dilemek.. Rabbena la tuahiznâ in nesîna ev ahte’nâ: Rabbimiz, unuttuklarımızdan ve yaptığımız hatalardan bizi muaheze etme.” (1)

Günah, Günahkâr

Günah, insanoğlunun-kulun Rabbinin belirlediği haram alana yani bir anlamıyla yasak alana bir anlamıyla saygı gösterilmesi gereken alana girmesiyle oluşur. Günahların bir kısmı inanç-itikat-akidenin yanlışlığıyla, bir kısmı ibadetlerin yapılıp yapılmamasıyla, önemli bir kısmı ise beşerî ve sosyal bir varlık olan insanın toplumsal yaşamında yapmaması gerekenlerle alakalıdır. İlk iki grupta olanlar –inanç, ibadet-, insanın ruhunun tekamülü için, varlığı-eşyayı-hayatı-hadisatı doğru tanıması ve tanımlamasıyla ilgili konulan prensipler ve bunlara ilişkin yasaklardır. Bu inanç prensiplerine aykırı davrananlar, kendindeki ve dışındaki âlemi hakikatine uygun bir şekilde anlayamaz, bilemez. İbadetlerle alakalı kurallara uymayanın ruhu, gerçek manada olgunlaşamaz, mutmain olamaz, huzuru bulamaz. Toplumsal yaşamla, insanın diğer insanlarla-varlıklarla ilişkisini düzenleyen cinayet, yalan söylemek, hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, tefecilik gibi yasaklar ise hem günahtır hem suçtur, ceza-i müeyyide gerektirir. Yani ilk iki alandaki günahlar kişinin varoluş hakikatiyle ilgili olduğu için affedilmesi Allah’ın tasarrufundadır, O’nun dilemesine bağlıdır; dilerse bağışlar, dilerse bazen bu dünyada bazen ahirette bazen de her ikisinde cezalandırabilir. Ancak üçüncü alandaki hem suç hem günah olan fiiller aynı zamanda kul hakkı ve diğer varlıkların hakkıyla da ilişkili olduğu için insanın dünya yaşamını düzenlemeyi öngören hukuku doğurur. Bunlar şer’i veya beşeri hukuk sistemlerinde tanımı ve cezası belirlenmiş yanlışlardır. Bunlarla ilgili hukuk sisteminde kimse Allah’a inanmadığı, şirk koştuğu veya namaz kılmadığı için, oruç tutmadığı için cezalandırılmaz ammavelakin cinayet işlediği için, tefecilik yaptığı için, hırsızlık yaptığı için cezalandırılır.

Kur’an-ı Kerim düşünenler için, akıl sahipleri için bir öğüttür. (Düşünüp öğüt almanız için onda apaçık âyetler indirdik.-2-)  “Onlar ki günahın büyüklerinden (kebairden) ve çirkin fiillerden (fuhşiyattan) kaçınırlar, ancak ufak tefek kusurlar, hatalar (illel-lemem) hariç; şüphesiz ki, Rabbin geniş mağfiretlidir. O sizi topraktan var ederken de, annelerinizin rahminde cenin halindeyken de sizinle ilgili her bilgiye sahiptir.  Şimdi nefislerinizi(benliğinizi, birbirinizi)temize çıkarmaya kalkışmayın! Çünkü o kimin kötülüklerden sakındığını herkesten iyi bilendir.” (3)  

Suç, Suçlu

İnsan nev’ine ve diğer varlıklara zarar veren yanlışlar, suç kapsamında değerlendirilir.  Kabil’in ve Kabilsoyunun yaptıkları.. Hırsızlık, dolandırıcılık, tefecilik, iftira, gasp, işkence.. ve de en büyüğü bir insanı haksız yere bile isteye, teammüden, kasıtla katletmek suçu.. Allah’ın yarattığı, hayat verdiği, Rabb olarak rızıklandırdığı, yaşattığı bir canın en değerli ve birincil hakkı olan yaşama hakkına son vermek zulmü.. suçların en büyüğü..  cezası hem bu dünyada verilmesi gereken, hem ukbada  verilecek olan büyük suç..

 “Diller, sayfalar, satırlar: Ebu Leheb öldü, diyorlar: Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed; Ebu Cehilkıtalar dolaşıyor!” diye feveran ediyor  Arif Nihat Asya naatında.. İnsanlığın gece halini yaşadığımız bugünlerde gözü dönmüş, vicdanları kararmış, tek dertleri dünyadaki hegemonyalarını pekiştirmek olan Ebu Cehiller ve onların maşaları olan mel’unlar, dün olduğu gibi bugün de katletmeye devam ediyorlar.. Çocuk, genç, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan bombalar, kurşunlar yağdırıyorlar masumlar ve haktan yana olanlar üzerine..  kendi vatanında insanca, özgürce yaşamaktan başka muradı olmayanlar üzerine.. 15 Temmuzda ülkemizde, bugünlerde Halep’te..  Ey Seri’ul Hisab ve Şedid’ul İkab olan Allah’ım, dün ülkemde onca masum canı katleden, yaralayan, milletin-devletin varlığına, birliğine, dirliğine darbe vurmaya kalkışan bu Kabilsoyu zalimleri (FETÖ’yü, işbirlikçilerini, destekleyenlerini), bugün Halep’te çocukları dahi öldürmekten çekinmeyen bu zalimleri, destekçilerini Sana havale ediyoruz. Sen Ehkem’ul Hakimîn”sin, Sen açık gizli her şeyi, herkesin içinde olanı dışına vurduğunu en iyi bilensin, Sen gücü her şeye yeten, her yere erişensin.. Kadir-i Mutlak’sın..  Zalimlere, Havvanen esimaya(hainlikte ısrar eden suçlulara) cezalarını muaccel olarak ver.  Hz. Eyyub (a.s.) gibi aczimizi arz ediyor, dünyanın birçok yerinde“Meta nasrullah” diyen kardeşlerimizin imdadına yetişemediğimiz için affını diliyoruz.

Sonuç

Hata, ilimsizlikten-cehaletten, yetersizlikten, tecrübesizlikten kaynaklanır; günah, şeytana, nefse, hevaya uymaktan ; suç,  insanlıktan çıkıp şeytanlaşmaktan.. Ey Afüvv olan, affetmeyi seven Allah’ımız, hatalarımızı, seyyielerimizi setreyle; günahlarımızı affeyle ve bizi suç işlemekten, suçluların şerrinden muhafaza eyle..  Zira biliriz ki Sen’in affetmen, ertelemen olmasaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı. (4)

Dipnotlar:

1. Bakara Sûresi-286.Ayet

2. Nur Sûresi-1.Ayet

3. Necm Sûresi -32.Ayet

4. Fatır Sûresi -45.Ayet

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.