’Derler: İnsanda
derin bir yaradır köksüzlük. Budur, âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.’’ der Yahya Kemal Beyatlı bir şiirinde. Yazımızın
önceki bölümünde eğitim sistemimizi kendi kimliğimizi, ruhumuzu yansıtacak,
kökünü bilen, “yeni” olanın ancak
“eski”den çıkacak bir değişmede yer alabileceği hakikatine dayanan bir
şuurla yeniden şekillendirmemiz gereği üzerinde durmuştuk.
Prof.
Dr. Hacı Duran
hocamızın da benzer minvalde tespitleri var. Duran Hoca, Türk eğitim sistemi
kavramının 19. yüzyıldan itibaren geçmişle bağının koparılarak
içeriksizleştirildiğini vurguluyor ve bunun sebebini şöyle dile getiriyor: “Eğitim
sistemi kavramı, tabandan tavana birbirlerini besleyen ve destekleyen
süreçlerin zamana ve değişen şartlara bağlı olarak canlı bir organizma gibi
varoluşunu sürdürmesi anlamına gelmektedir. Türk eğitim sistemine bu açıdan
bakıldığında ciddi mantıksal çelişkilerle karşılaşmaktayız. Mesela Türk eğitim
sistemi kavramsallaştırmasını Klasik Osmanlı geleneğinden başlattığımızda, bu geleneğin
18. Yüzyıldan itibaren bozulduğunu, mevcut eğitim yapısı ile organik bağı
olmayan eğitim ortamlarının devreye girmeye başladığını görmekteyiz.”
Kendi kimliğini
oluşturamayan eğitim sisteminin o günden bugüne yaşadığı en büyük sıkıntının
ise istikrarsızlık olduğunu, hem okul kademelerine, hem müfredatlara hem de
eğitim yönetimi alanına sürekli müdahalelerin bu kimliksizliğin ve
istikrarsızlığın sebebi olduğunu düşünüyor.
Şerif
Mardin’in
değindiği eğitimle ilgili önemli bir sorunsal daha var. O da modern dönemde
“demografik büyüme ve iktisadi kalkınmayla beraber” istihdam alanında ortaya
çıkan sıkıntıların aşılamaması. Bu duruma şu örneği veriyor: “1977 yılında 60
bin kişilik üniversite kontenjanı için 360 bin öğrenci sınava giriyor. Yani 300
bin öğrenci; düşük ücretli, ikinci sınıf, sıkıcı işler dışında istihdam
yapısıyla hiçbir bütünleştirme aracı olmaksızın akıntı ortasında bırakılmış
oluyor.” Bu sıkıntı, kırk yıldır
büyüyerek devam etti. Bu sorunun sorunsal olmaktan çıkarılması için nice sistem
değişiklikleri, adları sürekli değişen farklı seçme modelleri uygulandı ama bu
sorun aşılamadı. Ve bugün gelinen noktada 2017 ek yerleştirme sonrası oluşan
istatistikler itibariyle 852 bin aday hakkı olmasına rağmen tercih yapmamış,
lisans programlarında 110 bin, ön lisans programlarında ise 211 bin olmak üzere
toplam 322 bin kontenjan boş kalmış durumda.
Ne acı bir durum
değil mi? 12 yıl boyunca eğitim alıp akıntı ortasında çaresiz kalmak .. Veya
lisans ya da ön lisans eğitimini tamamlayıp yıllarca istihdam edilmek için
çırpınmak.. Evet ne yazık ki şu an durum böyle.. Tıp ve diş hekimliği gibi bir
iki alan dışında ülke ihtiyacından daha fazla kontenjan oluşturulduğu için 14,
16 veya 17 yıllık eğitimin sonunda ne oluyor aslında hepimiz günlük hayat
içinde şahit oluyoruz..
Kimi mezun olduğu
alanda sadece kamuda çalışabilme imkânı olduğu için birkaç yıl KPSS’den yüksek
puan almak için çırpınıyor. Pek azı başarılı oluyor, çoğu ise bu yıldırıcı süreçten
sonra pes edip maişetini sağlayacağı çoğunluk düşük ücretli başkaca alanlara
yöneliyor. Örneğin bu yıl okul öncesi öğretmenliğinin kontenjanı 5 bin,
ilahiyatın ise 17 bin dolaylarında idi. Peki biz ülke olarak özel sektörde
çalışma alanı gayet sınırlı olan bu bölümler için dört yıl sonra kamuda 5 bin
okul öncesi öğretmeni, 17 bin ilahiyat mezununu istihdam edebilecek miyiz?
Kimilerinin ise
mezun olup edindiği mesleğin çalışma alanı çoğunlukla özel sektör, kısmen kamu
oluyor. Böyle olunca mezun sayısının çokluğu nedeniyle ya çok düşük ücretlerle
iş bulunuyor ya da artık bir meslek diploması olan gencimiz mesleğiyle hiç
alakalı olmayan işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Bu yıl şahit olduğum bir
durum: Eskiden elektrik-elektronik mühendisliği en popüler bölümlerden biriydi,
ama gelin görün ki geçen yılki yerleştirmelerde 10’a yakın programın tercih
edilmediği için taban puanı bile oluşmamış. Neden peki? Sebep/ler aslında çok
açık: İş bulma olasılığının düşük oluşu,
ha bire açılan bölümlerde akademisyen yetersizliğinden dolayı verilen eğitimin kalitesiz
oluşu..
Bu böyle mi olmalı?
Bence hayır.. Şu an bildiğim kadarıyla 118′i devlet, 65′i ise vakıf
üniversitesi olmak üzere toplam 183 üniversite var. Binlerce bölüm, yüz
binlerce kontenjan.. Tercih edilmeyen bölümler..
12 yıllık zorunlu
eğitimi tamamlayan hemen tüm gençlerimiz geleceğini garanti altına alabileceği
bir meslek edinmenin yolunu arıyor. Çünkü meslek edinmenin başkaca yolu yok.
YÖK bu yıl ilk defa
binlerce adaya neden tercih yapmadıklarını sordu. Öncelikle şunu belirtelim ki
ankete katılanların yüzde 40'ı üç ve daha fazla, yüzde 32'si ise ilk defa
üniversite sınavına girdiğini belirtmiş. Tercih yapmama sebeplerine gelince;
ilk sırayı öğrencinin tercih edeceği bölümden mezun olduktan sonra iş bulma imkânı,
ikinci sırayı ilgili bölümün giriş puanı, üçüncü sırayı ise üniversitenin
bulunduğu şehir alıyor. Aslında ilk iki sebep aynı kapıya çıkıyor.
Bütün bunlar
yükseköğretim politikalarının da eğitimin diğer kademeleriyle birlikte bütüncül
bir anlayışla ülke realiteleri gözetilerek yeniden değerlendirilmesinin ve
yapılandırılmasının muaccel olduğunu gösteriyor. Aslında bu konuda yapılmış
önemli çalışmalar da yok değil. Örneğin; Prof. Dr. Mahmut Özer (Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr.
Ömer Açıkgöz (Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü), Alev
Alatlı, (Dr.H.C., Kapadokya Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyeti Başkanı) ve
Funda F. Aktan’nın (Kapadokya Meslek
Yüksekokulu Müdürü) birkaç yıl önce birlikte hazırladığı yükseköğretim reformu
raporunda önemli tespitler ve çözüm önerileri var.
Raporda, “Türkiye’nin
2023 hedeflerine ulaşılmasının olmazsa olmaz koşulu sürdürülebilir ve kapsayıcı
büyümeyi gerçekleştirebilecek beceri ve nitelikleri haiz işgücüdür. Eğitim
sisteminde yeniden yapılanma bugünkü sorunlardan ziyade yükseköğretim alanında
dünyadaki muhtemel gelişmeler ile Türkiye toplumunun ve ekonomisinin yarına
dair taleplerini göz önüne alarak gerçekleştirilmelidir. Eğitim sistemimizin
felsefi temeli, metodolojisi ve bilimselliği yeniden kurgulanmalı; sistem hem
kendi içinde, hem de uluslararası sistemler ile entegre çalışabilmelidir.
Özgürlük, farklılık, çeşitlilik, esneklik, şeffaflık, demokratiklik ve talebe
duyarlık ile çıktı kontrollülük, sistemi şekillendiren temel referanslar
olmalı; eğitimin amacı, misyonu ve vizyonu dâhil, örgütsel ve bilimsel
tasarımı, içeriği, kalitesi, uluslararasılaşması, üretim kabiliyeti, rekabet
gücü, şeffaflığı, hesap verebilirlik ve demokratikleşme gibi çağdaş kriterleri
kapsamalıdır.” görüşleri açıklandıktan sonra eğitimin bütün kademeleri ile
ilgili reform önerileri yer almakta. (1)
Bunlardan dikkatimi en çok çeken ise yükseköğretime geçiş sistemi ile
ilgili öneri. Öneri şöyle:
“Sistem, MEB’e çıktının niteliğine dair geri bildirim yapacak şekilde
yapılandırılmalıdır. MEB tarafından yapılacak bakalorya benzeri sınavlarla
ortaöğretimin öğrenciye kazandırdığı anadilde okuma ve anlama, matematik ve fen
alanlarındaki yeterlik ölçülmeli; öğrencinin bireysel başarısı diploma notu
aracılığı ile hesaba katılmalı; temel beceri derslerindeki (Türk Dili ve
Edebiyatı, Matematik, Fen, Yabancı Dil) başarıya ağırlık verilmelidir.
Yükseköğretime geçiş sisteminde eleme de ÖSYM tarafından yapılan
sınavın bütündeki ağırlığının azaltılması ve çıktı kontrolündeki verilerin de
hesaba katılması ile yapılmalıdır. Önerimiz, yükseköğretime yerleştirmede
esas olacak puanın aşağıdaki şekilde hesaplanmasıdır:
1. Anadilde
Okuma ve Anlama, Matematik, Fen Ölçülmeli %40(MEB)
2. Öğrencinin
Diploma Notu %20 (OKUL)
3. Öğrencinin
Türk Dili ve Edebiyatı, Matematik, Fen, Yabancı Dil Not Ortalamaları %10
4. Üniversite
veya ÖSYM Tarafından Yapılacak Sınav %30”
Şerif Mardin’in istisnasız
herkesin insanî potansiyelini ortaya çıkarmaya yönelmiş bir cemiyet
oluşturma hedefinden bahsetmiştim bir önceki yazımda. Bence bunu başarmanın
yollarını aramalıyız. İnsanımızın her birinin özündeki cevheri kuvveden fiile
çıkaracak, kendi medeniyet tarihimizin deneyim ve birikimleri ile eğitim
alanında rüşdünü ispat etmiş Japonya gibi muasır ülkelerin tecrübelerini
mündemiç hale getireceğimiz bize münhasır bir eğitim sistemi kurmamız mümkün
değil mi?
Sadece serzenişte bulunmayıp eğitim sistemimizle ile ilgili şahsî
önerilerimi sunayım. Tabii önerilerimiz, Sezai Karakoç üstadın “Bizim
işimiz bir kibrit çakmak; dünyayı yakmak için değil, dünyayı ışıtacak meşaleyi
tutuşturmaya kendi çapımızda yardımcı olmak için.” maksadını taşıyor:
- Temel eğitim 6, ortaokul 3 ve lise eğitimi 3 olmak üzere toplam 12
yıllık eğitim zorunlu olarak verilmelidir.
- 6 yıllık temel eğitimden sonrasındaki eğitim tamamen meslekî eğitim
olmalıdır. Yani meslek liselerinin orta kısımları yeniden açılmalı ve mesleki
eğitim 3+3 şeklinde 6 yıllık olmalıdır.
- 6 yıllık temel eğitimin ilk üç yılında haftalık ders saati 25, son üç
yılında 30, ortaokulda 35, lise eğitiminde teorik eğitim 25 / uygulama eğitimi
20 saat olmak üzere 45 saat olmalıdır
- Önceleri düz lise, genel lise diye tabir edilen, sonradan temel lise, Anadolu
lisesi diye adlandırılan tüm kurumsal yapılar tamamen lağvedilmelidir, çünkü bu
okullar 12 yıl eğitim sonunda öğrenciye çalışma hayatı için hiçbir nitelik
kazandırmamaktadır.
- Yükseköğrenimini sağlık alanında okumak isteyen öğrenciler sağlık
meslek lisesine, iktisadi-idari bilimlerde okumak isteyen öğrenciler iktisadi-idari
bilimler (ticaret) meslek lisesine, mühendislik-mimarlık gibi bölümlerde okumak
isteyen öğrenciler endüstri meslek lisesine vb. gitmelidir. Tabii bu meslek
liselerinde genel meslekî dersler olmalı, şu anda olduğu üzere branşlaşma
olmamalıdır. Ancak branşlaşma tematik liseler aracılığı ile sağlanabilir.
- Fen ve sosyal bilimler liselerine sadece öğretmenlik, fen ve sosyal
bilimler alanlarında akademik kariyer düşünen öğrenciler gitmelidir. Kontenjanı
çok sınırlı olması gereken Fen-edebiyat fakülteleri tezli yüksek lisansı da
içerecek şekilde 6 yıl olmalı ve bu fakülteleri bitiren öğrenciler bilim
adamı-akademisyen adayı olmalı, ÖYP programlarında bu adaylara öncelik
verilmeli, devletin ilgili kurumlarında Ar-Ge uzmanı olarak istihdam edilmeleri
sağlanmalıdır.
- İmam-hatip liseleri, tüm lise türlerinin (meslek liseleri, fen ve
sosyal bilimler liseleri) programları uygulanacak şekilde yapılandırılmalıdır.(İmam-hatip
fen lisesi, İmam-hatip sosyal bilimler lisesi, İmam-hatip sağlık meslek lisesi
gibi..)
- 6 yıllık temel eğitimden sonra öğrencinin hangi tür ortaokula
yönlendirileceği, okul rehber öğretmeni, sınıf öğretmeni, 4,5 ve 6. sınıfta branş
derslerine giren öğretmenlerin kanaatleri ve yaptıkları bilimsel ölçekler
ışığında olmalıdır.
- Ortaokul sonunda yine okul ve RAM tarafından uygulanan ölçekler ve
öğretmen kanaatleri doğrultusunda başka tür okula geçiş hakkı tanınmalıdır. Bu
öğrenciler geçtikleri okul türüne hazırlık amaçlı 1 yıl telafi eğitimine tabi
tutulmalıdır.
- 5 ve 6.sınıf düzeylerinde uygulanacak BİLSEM sınavlarıyla belirlenen
üstün zekâlı öğrenciler, Bilim-Sanat Merkezlerinde doğrudan -başka okula gitmeyecek şekilde- eğitilmeli ve bu
öğrenciler zorunlu eğitim sürelerine tabi olmadan belirlenen yeterlilik
hedeflerine ulaştıklarında yetenekleri ve istekleri doğrultusunda yükseköğrenime
doğrudan geçebilmelidirler. Böylece ülkemizden de yirmili, otuzlu yaşlarda
profesörlerin yetişmesinin önü açılmış olur. Ayrıca bu öğrenciler tüm eğitim
hayatları boyunca devlet tarafından ekonomik güvence altına alınmalıdır.
- Yükseköğretime geçiş, yukarıdaki raporda belirtilen esaslara göre
yapılmalıdır. Tüm lise türlerinden mezun olanlar tercih etmeleri halinde bu
merkezi sistemin yerleştirmesiyle Polis MYO/ Polis Akademisi veya Milli Savunma
Üniversitesi MYO ve Harp Akademilerine yerleştirilir.
- Herhangi bir meslek lisesini bitiren öğrenciler ara eleman-tekniker,
okuduğu mesleğin devamı niteliğinde olan 2 yıllık meslek yüksekokulunu bitiren
öğrenciler teknisyen unvanı almalıdır.
- Meslek liselerinin tüm sınıf düzeylerinde yarım gün okulda teorik
eğitim, yarım gün reel hayattaki iş sektörlerinde uygulama eğitimi
yapılmalıdır.
- İlkokul öğrenimini tamamlayan öğrencilerden dileyenlerin, istedikleri zanaat
dalında ikişer yıllık çıraklık-kalfalık-ustalık zanaat eğitimi almaları
sağlanmalıdır. Bu öğrencilerin, bu eğitimlerinin yanı sıra genel açık ortaokul
ve genel açık lise eğitimi alması zorunlu olmalıdır. (Aşçılık, şoförlük,
kuaförlük gibi bölümlerin eğitimi, meslek yüksekokullarında değil zanaat
eğitimi kapsamında temel eğitimden sonra zanaat okullarında sağlanmalıdır.)
- Güzel sanatlar ve spor liseleri lağvedilip yerine tüm ortaokul ve lise
türlerinde okuyan öğrencilerinden dileyenlere haftaiçi okul saatleri sonrasında
ve/veya haftasonu eğitim verecek güzel sanatlar ve spor eğitim merkezlerine
dönüştürülmeli. Herhangi bir lise eğitimi ve bu tür yetenek eğitimi alanlar
güzel sanatlar akademisine veya ilgili spor lisans bölümlerine başvuru hakkına
sahip olabilmelidir.
- 2 yıllık meslek yüksekokulunu bitiren öğrenciler dilemeleri halinde dikey
geçiş sınavları ile ilgili bölümlere geçiş yapabilmelidir.
- Yükseköğretim kontenjanları ülkenin ihtiyaç realitelerine göre
kesinlikle sınırlandırılmalı. Yükseköğretime yerleşemeyenler bitirdikleri
meslek lisesi türüne göre ara eleman, tekniker veya meslek yüksekokulu mezunu teknisyen
olarak istihdam edilmelidir.
- Lise veya yükseköğrenimden önce isteyen tüm öğrencilere 1 yıl yabancı
dil eğitimi verilmelidir.
- Öğretmenlik Kariyer Basamakları: 2 yıl aday öğretmen, 8 yıl öğretmen
olarak çalıştıktan sonra yapılacak uzmanlık sınavı sonuçları ile 10 yıl
süresince kurum yöneticilerinin tamamının (müdür, müdür başyardımcısı, müdür
yardımcılarının) ayrı ayrı verdikleri performans notlarının aritmetik ortalamasının
eşit oranda değerlendirilmesi suretiyle ortaya çıkan sonuca göre önceden belirlenmiş
başarı baraj puanını aşanlar, 8 yıl boyunca uzman öğretmen olur. Aşamayanlar,
bir sonraki sınavda aynı değerlendirmeye tabi tutulur. 8 yıl uzman öğretmen olarak
çalışanlar, başöğretmenlik sınavına başvurabilir. Başöğretmenlik sınavı sonucu
ile uzman öğretmen olarak çalıştığı yıllardaki kurum yöneticilerinin tamamının
(müdür, müdür başyardımcısı, müdür yardımcılarının) ayrı ayrı verdikleri
performans notlarının aritmetik ortalamasının eşit oranda değerlendirilmesi
suretiyle ortaya çıkan sonuca göre önceden belirlenmiş başarı baraj puanını
aşanlar, başöğretmen olur. Uzmanlık ve başöğretmenlik sınavları 2 yılda bir
yapılır.
- Her kariyer basamağının ve hizmet bölgesinin maddi getirileri farklı
olmalıdır. Ayrıca hizmet puanının hesaplanmasında uzmanlık ve başöğretmenlik
sınavlarında alınan puanlar, öğretmenin çalıştığı hizmet bölgesi, kıdem yılı,
kurum amirlerince verilen performans notlarının aritmetik ortalaması belli
oranlarda etkili olmalıdır.
- Eğitim yönetiminde kesinlikle eğitim yönetimi lisans veya yüksek lisans
eğitimi alan kişiler öncelikli görevlendirilir. Bu kişiler, 5 yıl müdür yardımcılığı, 5 yıl müdür
başyardımcılığı yaptıktan sonra müdürlük görevine atanabilir. Ayrıca müdür
başyardımcılığı ve müdür yardımcılığı, sadece uzman öğretmenlerin girebileceği
yazılı sınav ile müdürlük ise sadece başöğretmenlerin katılabileceği yazılı
sınav ile belirlenir. İlçe milli eğitim müdürleri, il ve ilçe milli eğitim müdür
yardımcıları, şube müdürleri en az beş yıl müdürlük yapmış başöğretmenler
arasından il milli eğitim müdürünce seçilir.
- Öğretmen, idareci atamalarında güvenlik soruşturması yapılmalı, mülakat
kesinlikle kaldırılmalıdır.
- Maaş karşılığı ders saati 15, destekleme kursları dâhil zorunlu çalışma
ders saati 30 olmalıdır.
Daha da detaylandırılabilecek,
eksiği-yanlış tarafları muhakkak olabilecek bu önerilerimiz sadece en doğruyu
arayış çabası.
Yazımı, Cemil Meriç’in Jurnal’inde yer alan “Yapraklar”
başlığından bir alıntıyla bitireyim:
“Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin,
idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk
insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha
muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir
köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat,
mukaddeslerin mukaddesi.. Hakikat ve sevgi.”
1. Reform
taslağının tamamına ulaşmak isteyenler “ http://www.alevalatli.com.tr/dosyalar/pdf/Yuksekogretim_Yasa_Tasarisi.pdf “ adresinden indirebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.