25 Haziran 2021 Cuma

Eğitim Meselemiz– 2

 


’Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük. Budur, âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.’’ der Yahya Kemal Beyatlı bir şiirinde. Yazımızın önceki bölümünde eğitim sistemimizi kendi kimliğimizi, ruhumuzu yansıtacak, kökünü bilen, “yeni” olanın ancak “eski”den çıkacak bir değişmede yer alabileceği hakikatine dayanan bir şuurla yeniden şekillendirmemiz gereği üzerinde durmuştuk.

Prof. Dr. Hacı Duran hocamızın da benzer minvalde tespitleri var. Duran Hoca, Türk eğitim sistemi kavramının 19. yüzyıldan itibaren geçmişle bağının koparılarak içeriksizleştirildiğini vurguluyor ve bunun sebebini şöyle dile getiriyor: “Eğitim sistemi kavramı, tabandan tavana birbirlerini besleyen ve destekleyen süreçlerin zamana ve değişen şartlara bağlı olarak canlı bir organizma gibi varoluşunu sürdürmesi anlamına gelmektedir. Türk eğitim sistemine bu açıdan bakıldığında ciddi mantıksal çelişkilerle karşılaşmaktayız. Mesela Türk eğitim sistemi kavramsallaştırmasını Klasik Osmanlı geleneğinden başlattığımızda, bu geleneğin 18. Yüzyıldan itibaren bozulduğunu, mevcut eğitim yapısı ile organik bağı olmayan eğitim ortamlarının devreye girmeye başladığını görmekteyiz.”

Kendi kimliğini oluşturamayan eğitim sisteminin o günden bugüne yaşadığı en büyük sıkıntının ise istikrarsızlık olduğunu, hem okul kademelerine, hem müfredatlara hem de eğitim yönetimi alanına sürekli müdahalelerin bu kimliksizliğin ve istikrarsızlığın sebebi olduğunu düşünüyor.

Şerif Mardin’in değindiği eğitimle ilgili önemli bir sorunsal daha var. O da modern dönemde “demografik büyüme ve iktisadi kalkınmayla beraber” istihdam alanında ortaya çıkan sıkıntıların aşılamaması. Bu duruma şu örneği veriyor: “1977 yılında 60 bin kişilik üniversite kontenjanı için 360 bin öğrenci sınava giriyor. Yani 300 bin öğrenci; düşük ücretli, ikinci sınıf, sıkıcı işler dışında istihdam yapısıyla hiçbir bütünleştirme aracı olmaksızın akıntı ortasında bırakılmış oluyor.” Bu sıkıntı,  kırk yıldır büyüyerek devam etti. Bu sorunun sorunsal olmaktan çıkarılması için nice sistem değişiklikleri, adları sürekli değişen farklı seçme modelleri uygulandı ama bu sorun aşılamadı. Ve bugün gelinen noktada 2017 ek yerleştirme sonrası oluşan istatistikler itibariyle 852 bin aday hakkı olmasına rağmen tercih yapmamış, lisans programlarında 110 bin, ön lisans programlarında ise 211 bin olmak üzere toplam 322 bin kontenjan boş kalmış durumda.

Ne acı bir durum değil mi? 12 yıl boyunca eğitim alıp akıntı ortasında çaresiz kalmak .. Veya lisans ya da ön lisans eğitimini tamamlayıp yıllarca istihdam edilmek için çırpınmak.. Evet ne yazık ki şu an durum böyle.. Tıp ve diş hekimliği gibi bir iki alan dışında ülke ihtiyacından daha fazla kontenjan oluşturulduğu için 14, 16 veya 17 yıllık eğitimin sonunda ne oluyor aslında hepimiz günlük hayat içinde şahit oluyoruz..

Kimi mezun olduğu alanda sadece kamuda çalışabilme imkânı olduğu için birkaç yıl KPSS’den yüksek puan almak için çırpınıyor. Pek azı başarılı oluyor, çoğu ise bu yıldırıcı süreçten sonra pes edip maişetini sağlayacağı çoğunluk düşük ücretli başkaca alanlara yöneliyor. Örneğin bu yıl okul öncesi öğretmenliğinin kontenjanı 5 bin, ilahiyatın ise 17 bin dolaylarında idi. Peki biz ülke olarak özel sektörde çalışma alanı gayet sınırlı olan bu bölümler için dört yıl sonra kamuda 5 bin okul öncesi öğretmeni, 17 bin ilahiyat mezununu istihdam edebilecek miyiz?

Kimilerinin ise mezun olup edindiği mesleğin çalışma alanı çoğunlukla özel sektör, kısmen kamu oluyor. Böyle olunca mezun sayısının çokluğu nedeniyle ya çok düşük ücretlerle iş bulunuyor ya da artık bir meslek diploması olan gencimiz mesleğiyle hiç alakalı olmayan işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Bu yıl şahit olduğum bir durum: Eskiden elektrik-elektronik mühendisliği en popüler bölümlerden biriydi, ama gelin görün ki geçen yılki yerleştirmelerde 10’a yakın programın tercih edilmediği için taban puanı bile oluşmamış. Neden peki? Sebep/ler aslında çok açık:  İş bulma olasılığının düşük oluşu, ha bire açılan bölümlerde akademisyen yetersizliğinden dolayı verilen eğitimin kalitesiz oluşu..

Bu böyle mi olmalı? Bence hayır.. Şu an bildiğim kadarıyla 118′i devlet, 65′i ise vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 183 üniversite var. Binlerce bölüm, yüz binlerce kontenjan.. Tercih edilmeyen bölümler..

12 yıllık zorunlu eğitimi tamamlayan hemen tüm gençlerimiz geleceğini garanti altına alabileceği bir meslek edinmenin yolunu arıyor. Çünkü meslek edinmenin başkaca yolu yok.

YÖK bu yıl ilk defa binlerce adaya neden tercih yapmadıklarını sordu. Öncelikle şunu belirtelim ki ankete katılanların yüzde 40'ı üç ve daha fazla, yüzde 32'si ise ilk defa üniversite sınavına girdiğini belirtmiş. Tercih yapmama sebeplerine gelince; ilk sırayı öğrencinin tercih edeceği bölümden mezun olduktan sonra iş bulma imkânı, ikinci sırayı ilgili bölümün giriş puanı, üçüncü sırayı ise üniversitenin bulunduğu şehir alıyor. Aslında ilk iki sebep aynı kapıya çıkıyor.

Bütün bunlar yükseköğretim politikalarının da eğitimin diğer kademeleriyle birlikte bütüncül bir anlayışla ülke realiteleri gözetilerek yeniden değerlendirilmesinin ve yapılandırılmasının muaccel olduğunu gösteriyor. Aslında bu konuda yapılmış önemli çalışmalar da yok değil. Örneğin; Prof. Dr. Mahmut Özer (Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Ömer Açıkgöz (Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü), Alev Alatlı, (Dr.H.C., Kapadokya Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyeti Başkanı) ve Funda F. Aktan’nın  (Kapadokya Meslek Yüksekokulu Müdürü) birkaç yıl önce birlikte hazırladığı yükseköğretim reformu raporunda önemli tespitler ve çözüm önerileri var.

Raporda, “Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşılmasının olmazsa olmaz koşulu sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümeyi gerçekleştirebilecek beceri ve nitelikleri haiz işgücüdür. Eğitim sisteminde yeniden yapılanma bugünkü sorunlardan ziyade yükseköğretim alanında dünyadaki muhtemel gelişmeler ile Türkiye toplumunun ve ekonomisinin yarına dair taleplerini göz önüne alarak gerçekleştirilmelidir. Eğitim sistemimizin felsefi temeli, metodolojisi ve bilimselliği yeniden kurgulanmalı; sistem hem kendi içinde, hem de uluslararası sistemler ile entegre çalışabilmelidir. Özgürlük, farklılık, çeşitlilik, esneklik, şeffaflık, demokratiklik ve talebe duyarlık ile çıktı kontrollülük, sistemi şekillendiren temel referanslar olmalı; eğitimin amacı, misyonu ve vizyonu dâhil, örgütsel ve bilimsel tasarımı, içeriği, kalitesi, uluslararasılaşması, üretim kabiliyeti, rekabet gücü, şeffaflığı, hesap verebilirlik ve demokratikleşme gibi çağdaş kriterleri kapsamalıdır.” görüşleri açıklandıktan sonra eğitimin bütün kademeleri ile ilgili reform önerileri yer almakta. (1)

Bunlardan dikkatimi en çok çeken ise yükseköğretime geçiş sistemi ile ilgili öneri. Öneri şöyle:

“Sistem, MEB’e çıktının niteliğine dair geri bildirim yapacak şekilde yapılandırılmalıdır. MEB tarafından yapılacak bakalorya benzeri sınavlarla ortaöğretimin öğrenciye kazandırdığı anadilde okuma ve anlama, matematik ve fen alanlarındaki yeterlik ölçülmeli; öğrencinin bireysel başarısı diploma notu aracılığı ile hesaba katılmalı; temel beceri derslerindeki (Türk Dili ve Edebiyatı, Matematik, Fen, Yabancı Dil) başarıya ağırlık verilmelidir.

Yükseköğretime geçiş sisteminde eleme de ÖSYM tarafından yapılan sınavın bütündeki ağırlığının azaltılması ve çıktı kontrolündeki verilerin de hesaba katılması ile yapılmalıdır. Önerimiz, yükseköğretime yerleştirmede esas olacak puanın aşağıdaki şekilde hesaplanmasıdır:

1. Anadilde Okuma ve Anlama, Matematik, Fen Ölçülmeli %40(MEB)

2. Öğrencinin Diploma Notu %20 (OKUL)

3. Öğrencinin Türk Dili ve Edebiyatı, Matematik, Fen, Yabancı Dil Not Ortalamaları %10

4. Üniversite veya ÖSYM Tarafından Yapılacak Sınav %30”

Şerif Mardin’in istisnasız herkesin insanî potansiyelini ortaya çıkarmaya yönelmiş bir cemiyet oluşturma hedefinden bahsetmiştim bir önceki yazımda. Bence bunu başarmanın yollarını aramalıyız. İnsanımızın her birinin özündeki cevheri kuvveden fiile çıkaracak, kendi medeniyet tarihimizin deneyim ve birikimleri ile eğitim alanında rüşdünü ispat etmiş Japonya gibi muasır ülkelerin tecrübelerini mündemiç hale getireceğimiz bize münhasır bir eğitim sistemi kurmamız mümkün değil mi?

Sadece serzenişte bulunmayıp eğitim sistemimizle ile ilgili şahsî önerilerimi sunayım. Tabii önerilerimiz, Sezai Karakoç üstadın “Bizim işimiz bir kibrit çakmak; dünyayı yakmak için değil, dünyayı ışıtacak meşaleyi tutuşturmaya kendi çapımızda yardımcı olmak için.” maksadını taşıyor:

- Temel eğitim 6, ortaokul 3 ve lise eğitimi 3 olmak üzere toplam 12 yıllık eğitim zorunlu olarak verilmelidir.

- 6 yıllık temel eğitimden sonrasındaki eğitim tamamen meslekî eğitim olmalıdır. Yani meslek liselerinin orta kısımları yeniden açılmalı ve mesleki eğitim 3+3 şeklinde 6 yıllık olmalıdır.

- 6 yıllık temel eğitimin ilk üç yılında haftalık ders saati 25, son üç yılında 30, ortaokulda 35, lise eğitiminde teorik eğitim 25 / uygulama eğitimi 20 saat olmak üzere 45 saat olmalıdır

- Önceleri düz lise, genel lise diye tabir edilen, sonradan temel lise, Anadolu lisesi diye adlandırılan tüm kurumsal yapılar tamamen lağvedilmelidir, çünkü bu okullar 12 yıl eğitim sonunda öğrenciye çalışma hayatı için hiçbir nitelik kazandırmamaktadır.

- Yükseköğrenimini sağlık alanında okumak isteyen öğrenciler sağlık meslek lisesine, iktisadi-idari bilimlerde okumak isteyen öğrenciler iktisadi-idari bilimler (ticaret) meslek lisesine, mühendislik-mimarlık gibi bölümlerde okumak isteyen öğrenciler endüstri meslek lisesine vb. gitmelidir. Tabii bu meslek liselerinde genel meslekî dersler olmalı, şu anda olduğu üzere branşlaşma olmamalıdır. Ancak branşlaşma tematik liseler aracılığı ile sağlanabilir.

- Fen ve sosyal bilimler liselerine sadece öğretmenlik, fen ve sosyal bilimler alanlarında akademik kariyer düşünen öğrenciler gitmelidir. Kontenjanı çok sınırlı olması gereken Fen-edebiyat fakülteleri tezli yüksek lisansı da içerecek şekilde 6 yıl olmalı ve bu fakülteleri bitiren öğrenciler bilim adamı-akademisyen adayı olmalı, ÖYP programlarında bu adaylara öncelik verilmeli, devletin ilgili kurumlarında Ar-Ge uzmanı olarak istihdam edilmeleri sağlanmalıdır.

- İmam-hatip liseleri, tüm lise türlerinin (meslek liseleri, fen ve sosyal bilimler liseleri) programları uygulanacak şekilde yapılandırılmalıdır.(İmam-hatip fen lisesi, İmam-hatip sosyal bilimler lisesi, İmam-hatip sağlık meslek lisesi gibi..)

- 6 yıllık temel eğitimden sonra öğrencinin hangi tür ortaokula yönlendirileceği, okul rehber öğretmeni, sınıf öğretmeni, 4,5 ve 6. sınıfta branş derslerine giren öğretmenlerin kanaatleri ve yaptıkları bilimsel ölçekler ışığında olmalıdır.

- Ortaokul sonunda yine okul ve RAM tarafından uygulanan ölçekler ve öğretmen kanaatleri doğrultusunda başka tür okula geçiş hakkı tanınmalıdır. Bu öğrenciler geçtikleri okul türüne hazırlık amaçlı 1 yıl telafi eğitimine tabi tutulmalıdır.

- 5 ve 6.sınıf düzeylerinde uygulanacak BİLSEM sınavlarıyla belirlenen üstün zekâlı öğrenciler, Bilim-Sanat Merkezlerinde doğrudan -başka okula gitmeyecek şekilde- eğitilmeli ve bu öğrenciler zorunlu eğitim sürelerine tabi olmadan belirlenen yeterlilik hedeflerine ulaştıklarında yetenekleri ve istekleri doğrultusunda yükseköğrenime doğrudan geçebilmelidirler. Böylece ülkemizden de yirmili, otuzlu yaşlarda profesörlerin yetişmesinin önü açılmış olur. Ayrıca bu öğrenciler tüm eğitim hayatları boyunca devlet tarafından ekonomik güvence altına alınmalıdır.

- Yükseköğretime geçiş, yukarıdaki raporda belirtilen esaslara göre yapılmalıdır. Tüm lise türlerinden mezun olanlar tercih etmeleri halinde bu merkezi sistemin yerleştirmesiyle Polis MYO/ Polis Akademisi veya Milli Savunma Üniversitesi MYO ve Harp Akademilerine yerleştirilir.

- Herhangi bir meslek lisesini bitiren öğrenciler ara eleman-tekniker, okuduğu mesleğin devamı niteliğinde olan 2 yıllık meslek yüksekokulunu bitiren öğrenciler teknisyen unvanı almalıdır.

- Meslek liselerinin tüm sınıf düzeylerinde yarım gün okulda teorik eğitim, yarım gün reel hayattaki iş sektörlerinde uygulama eğitimi yapılmalıdır.

- İlkokul öğrenimini tamamlayan öğrencilerden dileyenlerin, istedikleri zanaat dalında ikişer yıllık çıraklık-kalfalık-ustalık zanaat eğitimi almaları sağlanmalıdır. Bu öğrencilerin, bu eğitimlerinin yanı sıra genel açık ortaokul ve genel açık lise eğitimi alması zorunlu olmalıdır. (Aşçılık, şoförlük, kuaförlük gibi bölümlerin eğitimi, meslek yüksekokullarında değil zanaat eğitimi kapsamında temel eğitimden sonra zanaat okullarında sağlanmalıdır.)

- Güzel sanatlar ve spor liseleri lağvedilip yerine tüm ortaokul ve lise türlerinde okuyan öğrencilerinden dileyenlere haftaiçi okul saatleri sonrasında ve/veya haftasonu eğitim verecek güzel sanatlar ve spor eğitim merkezlerine dönüştürülmeli. Herhangi bir lise eğitimi ve bu tür yetenek eğitimi alanlar güzel sanatlar akademisine veya ilgili spor lisans bölümlerine başvuru hakkına sahip olabilmelidir.  

- 2 yıllık meslek yüksekokulunu bitiren öğrenciler dilemeleri halinde dikey geçiş sınavları ile ilgili bölümlere geçiş yapabilmelidir.

- Yükseköğretim kontenjanları ülkenin ihtiyaç realitelerine göre kesinlikle sınırlandırılmalı. Yükseköğretime yerleşemeyenler bitirdikleri meslek lisesi türüne göre ara eleman, tekniker veya meslek yüksekokulu mezunu teknisyen olarak istihdam edilmelidir.

- Lise veya yükseköğrenimden önce isteyen tüm öğrencilere 1 yıl yabancı dil eğitimi verilmelidir.

- Öğretmenlik Kariyer Basamakları: 2 yıl aday öğretmen, 8 yıl öğretmen olarak çalıştıktan sonra yapılacak uzmanlık sınavı sonuçları ile 10 yıl süresince kurum yöneticilerinin tamamının (müdür, müdür başyardımcısı, müdür yardımcılarının) ayrı ayrı verdikleri performans notlarının aritmetik ortalamasının eşit oranda değerlendirilmesi suretiyle ortaya çıkan sonuca göre önceden belirlenmiş başarı baraj puanını aşanlar, 8 yıl boyunca uzman öğretmen olur. Aşamayanlar, bir sonraki sınavda aynı değerlendirmeye tabi tutulur. 8 yıl uzman öğretmen olarak çalışanlar, başöğretmenlik sınavına başvurabilir. Başöğretmenlik sınavı sonucu ile uzman öğretmen olarak çalıştığı yıllardaki kurum yöneticilerinin tamamının (müdür, müdür başyardımcısı, müdür yardımcılarının) ayrı ayrı verdikleri performans notlarının aritmetik ortalamasının eşit oranda değerlendirilmesi suretiyle ortaya çıkan sonuca göre önceden belirlenmiş başarı baraj puanını aşanlar, başöğretmen olur. Uzmanlık ve başöğretmenlik sınavları 2 yılda bir yapılır.

- Her kariyer basamağının ve hizmet bölgesinin maddi getirileri farklı olmalıdır. Ayrıca hizmet puanının hesaplanmasında uzmanlık ve başöğretmenlik sınavlarında alınan puanlar, öğretmenin çalıştığı hizmet bölgesi, kıdem yılı, kurum amirlerince verilen performans notlarının aritmetik ortalaması belli oranlarda etkili olmalıdır.

- Eğitim yönetiminde kesinlikle eğitim yönetimi lisans veya yüksek lisans eğitimi alan kişiler öncelikli görevlendirilir. Bu kişiler,  5 yıl müdür yardımcılığı, 5 yıl müdür başyardımcılığı yaptıktan sonra müdürlük görevine atanabilir. Ayrıca müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığı, sadece uzman öğretmenlerin girebileceği yazılı sınav ile müdürlük ise sadece başöğretmenlerin katılabileceği yazılı sınav ile belirlenir. İlçe milli eğitim müdürleri, il ve ilçe milli eğitim müdür yardımcıları, şube müdürleri en az beş yıl müdürlük yapmış başöğretmenler arasından il milli eğitim müdürünce seçilir.

- Öğretmen, idareci atamalarında güvenlik soruşturması yapılmalı, mülakat kesinlikle kaldırılmalıdır.

- Maaş karşılığı ders saati 15, destekleme kursları dâhil zorunlu çalışma ders saati 30 olmalıdır.

 Daha da detaylandırılabilecek, eksiği-yanlış tarafları muhakkak olabilecek bu önerilerimiz sadece en doğruyu arayış çabası.

Yazımı, Cemil Meriç’in Jurnal’inde yer alan “Yapraklar” başlığından bir alıntıyla bitireyim:

“Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat, mukaddeslerin mukaddesi.. Hakikat ve sevgi.”

 

1. Reform taslağının tamamına ulaşmak isteyenler “ http://www.alevalatli.com.tr/dosyalar/pdf/Yuksekogretim_Yasa_Tasarisi.pdf  “ adresinden indirebilirler.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.