25 Haziran 2021 Cuma

SÖZ VAR SÖZ ÜSTÜNE

 “Söz dediğimiz şey, sıfır numara gözlük gibidir, alt ve üst dereceleri vardır. ” diyor sözünün mertebesini, söylediklerini ve eylediklerini güzel kılmaya çalışan İskender Pala..

 An’ı, an’da yaşananı; kendinde ve kendinin olanı- olmayanı, kendine “gelen”i, kendinden gideni idrak şuuruyla yaratılmıştır insanoğlu.. ve bu şuur söz kalıbında hayat bulur.. İnsanoğluna “anlama, bilme ve bunları sözle ifade etme” erdemi bahşedilmiştir.. ses veya harf kalıbında vücut bulmuş her sözün ,bir değeri, mertebesi vardır.. “esfele safilin” ile “a’la-yı iliyyin” arasında bir yerlerdedir söz.. sözün hâtibi, kâtibi gibi..

Kimi sözler laftır, laf-ı güzaftır; değersiz, yersiz, boş, nahoş.. “dedikodu” (kıyl u kal, güft ü guy) mesabesinde.. ayarsız, yararsız, kararsız.. ve de en kötü laf, küfürdür, sövgüdür.. bir fasit dairede döngüdür..  Veyl olsun hümezeye ki leke düşürür söze.. ve de veyl olsun nahak yere öfkeyle yükseltilmiş o bedsese ki düşmüştür ruhuna vesvese.. benzer merkep sesine..

Kimi sözler nesirdir.. uzar gider nehirdir. Kıllete ram olmaz, boynuna gem vurulmaz, kesirdir.. koşmak ister hududunu sahibinin belirlediği ülkesinde.. anlaşılmak ister her kelimesinde..

Kimi sözler, kavildir, senettir, bey’attır.. dil’den dil’e, gönülden gönüle mukavele..  sonu ya sebat ya da ric’attır.. sözünde duran necat bulur, kavli kalbine cennet olur.. sebatsızsa kadem sözünde, ahiri cehennem olur..

Kimi sözler, vecizdir.. bazıları anlamaktan acizdir.. geçmiştir zamanın imbiğinden.. anlatır anlamak isteyene kitabın orta yerinden.. azdır ve özdür.. yakalar hayatı derinden..

Kimi sözler şiirdir.. manayı, hissi, hayali  raks ettirir şair..

şiir, kimi için aşkın sihirli şarkısı, kimi için kızıl hatıraların yankısı..

kimi için ses bayrağı, kimi için gönül durağı..

kimi için sözle müzik arasında müziğe yakın, kimi için akın var güneşe akın..  

kimi için reelden muhayyele kaçış, kimi için hakikat kapılarını aralayış..

kimi için çığlık-vaveyla, kimi için sessiz bir heyula..

kimi için mapustur,makberdir, kimi için varılamaz yerlerdir..

kimi için sesini duyurmaya çalıştığı kulübe-i ahzandır,

kimi için hiç bitmesin istediği hüsn-ü andır..

kimi için ben’in, ten’in ve en’in sahnesi,

kimi için “bütün şiirlerde söylediği, suna-leyla dediği sen”in dil’lenmesi..

kimi için Allah’ı aramak, kimi için çelik çomak..

Şiir, kişioğlu için sözün en üst formudur, hiçbir form’a girmeyen, hiçbir norm’a uymayan.. formalitesiz deyiştir.. en güzeli isteyiştir, vuslat arayışlarında inleyiştir.. şiir, içkin duyguların,  coşkun ruhların aşkın terennümü.. ruhun mümbit toprağının mahsulü.. damıtılmış özsudur şiir.. insan’lıktan payımıza düşendir.. Şiir, misal aleminde dolaşmasıdır ruhun, zaman mekan kayıtsız.. şiir, söylenilmeyendir, söylenilemeyendir aslında.. söylenen ise, zahire vuran ise ruhun bedene girmiş hali gibi, bülbülün kafesteki hali gibidir.. ve her şiir, kendisi içindir, kendinden ibarettir.

İnsanoğlunun en yüksek mertebede, en değerli lafzı şiirdir.   Şiir, sözü özlü, değerli, etkili ve güzel kılma arayışıdır.. Benim yukarda yapmaya çalıştığım gibi.. tabii ki sözüm şiir değil ama söze şiirsellik katarak, halk arasında göze ve gönle hoş gelen, hoş  görünen şeyler için kullanılan “şiir gibi” ifadesinde olduğu gibi nesir dilimin şiir olmasa da “şiir gibi” olmasını istedim.. zira nesir, herkeste ve her zaman vardı, ama şiir ve şair her dem az.. Çünkü şair ruhlu olmak ve şiir diyebilmek, yazabilmek herkese nasip olmaz..

Şiirin kelime olarak, mefhum olarak anlamlarına şöyle bir bakarsak bunu daha iyi anlayabiliriz. Şiiri her vakit sertac etmiş Arapların dilinde şiir, "sezgi, ilham, ilhama dayalı ifade " demektir. Şiir kelimesi, Arapça şaˁara  "sezdi, sezişle bildi, dolaysız kavradı" fiilinin mastarıdır ve bizim dilimize de Arapçadan geçmiştir. Eski Türkçede şiirin karşılığı olan “yır, ır, ıru”, nağme, hava anlamındadır. Yırlamak ise teganni etmek, şarkı söylemek anlamındadır. Batı dillerinde şiir anlamında kullanılan poeme (fr.), poem (İng.) gibi kelimeler, Yunancadaki poieo kökünden türemiştir ve "yapmak, imal etmek, yaratmak "  demektir.

Tüm bu anlamlara baktığımızda şiirin imgelerle, ritimli sözlerle, seslerin ahengiyle ortaya çıkan, düş gücüne, hayale, gönle, şuura seslenen; duygu, coşku uyandıran, etkileyen söz olduğunu söyleyebiliriz. Şiirin, şuur(bilinç, insanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği; bir topluluktaki ruhi etkinliğin veya ruhi durumların bütünü) ve şiar (duyuş, düşünüş ve inanışta ayırıcı özellik; bir şeyi benzerlerinden ayıran özellik, nişan, alâmet) kelimeleriyle aynı kökten geldiğini de bir kenara not etmek gerekiyor tabii.

Hani denilmiştir ya “her büyük ozan bir sözcük simyacısıdır, günlük dilin söz değerlerinden şiir yüklü bulutlar oluşturur; sözcüklerin göklerinde dolaştırır bunları”. Bu mertebedeki şairlik yeteneğinin, bir başka deyişle nesir, günlük konuşma diliyle anlatılması müşkül mefhumları, duyuşları, olguları şiir diliyle dile getirme kabiliyetinin üstün bir maharet olduğunu pek çok ehl-i kalem teslim etmiştir:

“Gül ıtrıyla selâmlar sabahı, şair yaratır. Pınar, hangi susuzlukları giderdiğinin farkında mı? Güneş sarayları da aydınlatır, kulübeleri de.” Cemil Meriç

"Şiir dilinin doğasında söz olmayan bir dil vardır. Şiirin rengârenk kelebeği, ortak dilin tırtılından çıkar, mucizevi bir işlemle." İlhan Berk

"Şiir; yeni, baştan ayağa cana benzer." Şeyhoğlu

"Şair, eşyadaki gizli mutabakatları yakalayan ve tabiatın cevherini sızdıran kişidir.” Ahmet Haşim

İşte sözü şiir diline yükselten, kimilerine göre ortak dilden “dirilmiş, can üflenmiş, ya da Hızır'ın eli ayağı değmiş toprak gibi yeşermiş, daha başka bir türlü hayat bulmuş” bir üst dil ile konuşan, yazan şairler, tarihin kadim dönemlerinden beri el üstünde tutulmuş, bu yeteneğe sahip olanlara farklı gözle bakılmıştır. Örneğin Türkçedeki “ozan” kelimesinin kelime anlamı “önde olan, önde giden”dir. Yunus Emre, sözün etkileyiciliğine binaen: “Söz ola kestire başı / Söz ola kestire savaşı / Söz ola ağulu aşı / Bal ile yağ eder bir söz.”  demiş. Geçmişte sözünü “bal ile yağ” eden pek çok şair olmuştur, ancak gökyüzünden bilgi çalanlarla irtibat halinde olan kimi şairler “büyücü, kâhin, hekim, mecnun” olarak da görülmüştür..

 Sözün en yüksek ve âli mertebesi ise kelamdır. Kelam, hayırlı ve hikmetli söz demektir. İnsanoğlu, fıtrata-vicdana sadakati nispetince ve hakikat ilminden nasibince sözünü hikmetli ve kıymetli kılar. Gerek nesir olsun gerekse şiir, hakikate dûr, hikmetten yoksun, nakıs akla-nefse-hevaya-hevese meftun söz, na-becadır: yersiz, uygunsuz, münasebetsiz..

Her kelimesinde, ifadesinde hatta harfinde hikmet barındıran Allah kelamı ise en kıymetli sözdür. Çünkü o yaratılmışların bırakın dengini, benzerini dahi ortaya koyamayacağı mu’ciz-ul beyandır.. Çünkü o hakkı, hakikati gösteren bir bürhandır.. Çünkü o doğruyu yanlıştan ayıran furkandır.. Çünkü o zikirdir, öğüttür, şifadır, hasta ruhlara candır.. Çünkü o gönülleri, dimağları aydınlatan bir nurdur.. Çünkü o  mutmain nefislerin kalplerine huzurdur.. Çünkü o “şu kitab-ı kebir-i kainatın bir tercüme-i ezeliyesi.. ve ayât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedisi.. ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri... ve zeminde ve gökde gizli Esma-i İlahiyenin manevî hazinelerinin keşşafı.. ve sutûr-u hadisatın altında muzmer hakaikin miftahı.. ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı..”dır. (Sözünün üslûbunun münhasırlığıyla  sözü kimlik olan pek nadir ve müstesna  insan geldi geçti gökkubbenin altından. Bu alıntıladığım sözün sahibi de o mümtaz şahsiyetlerden..)

Emreden nefsin ve şeytanın, gözlerini, kulaklarını ve gönüllerini hakikate perdelediği cahiller, İlahî kelamı bir kâhin sözü, bir şiir sandılar.. Halbuki ne o bir şiirdir, ne de İlahi kelamın elçisi bir mecnun veya kahin.. Çünkü o elçi bilgi çalanlardan değil, doğrudan hakikatin kaynağından ilmi ve hikmeti alan ve hevasından konuşmayan Resul-ü Zişan idi.

O halde anlatıp öğüt vermeye devam et; çünkü sen, Rabbinin nimeti hakkı için, ne kâhinsin ne de mecnun! Yoksa (onlar): '(O) bir şairdir; (biz) onun, zamanın felâketlerine uğramasını bekliyoruz!' mu diyorlar? De ki: Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. Yoksa onlara bunu (bu çelişkiyi) akılları mı emrediyor, ya da onlar azgın bir topluluk mudurlar?” Tur Sûresi- 29-32.Ayetler

Sözünü laf, lakırdı derekesinden kelam mertebesine yükseltmeye çalışanlardan olmak dileğiyle..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.